Programın sunucusu Sema Kulengir Erdal Hanımefendi, Şair Nisa Leyla'yı mikrofona davet etti.

Nisa Leyla 'Varlık' dergisinde şiirini okuduğum bir şairdi.

Hani usulca baksa şiir, dokunsa mısra, tebessüm etse kıta olur diyebileceğim…

Özgün dizeleri olan…

Ne güzel.

Artık şiir dinleyecektim.

***

Salon gürültülüydü!

Oysa şiir sesiz dinlenmeliydi.

Çocuklar koşturuyordu…

En önde oturanlar fısır fısır konuşuyordu!

***

Sıkkın canım, yine sıkılmıştı!

Kalktım.

Balkona çıktım.

İnce bir dal sigara yaktım.

(Bu mereti de bırakamadım.)

Ses, nasılsa dışarı gelir dedim.

***

Balkondaki beyaz bir sandalyeye oturdum.

Şair Nisa Leyla'nın sesi geliyordu.

Ilık rüzgar,saçlarımı götürüyordu.

Sunucu, balkon kapısının aralığından şairimize bakıyordu.

Aklıma rahmetli Attila İLHAN geliyordu:

-Ustadan bir gün şiir dinlemek istemişler.

Bakmış usta!

Şaşırmış!

Bir daha bakmış..

Çatal kaşık sesleri geliyor!

Şiir söylememiş!

Oysa Nisa Leyla gürültüde şiiri ile ilgili ön konuşma yapıyordu.

Cızırtılı hoparlörden dinliyordum.

Dinlerken de Metin Altıok'un 'sarıl bana' şiirini düşünüyordum.

O şiirde 'anamın bıraktığı yerden sarıl bana' diyordu.

Nisa Leyla buna değindikten sonra şiirini söylemeye başlıyordu:

'çok utanıyorum.dünyamı araştır diye

uzattığın ellerin, kazıcısı imgelerimin.

çok utanıyorum. yalpalayan yanlış

ifadelerimle kim bilir hangi sözcükleri

çarmıha gerdim. çok acıktım, çok susadım

çok kurudum.aynalardan şarkımı indir

babamın bıraktığı yerden sarıl bana!

*

hiç utanmıyorum. yaşamıyorum.

ölürüm söylemez, söylemezsem.

harabe gözlerimi, seninle yenilemezsem

kalbinin destanını dinlemezsem

söküklerime yaralarıma rüzgarını

dikmezsem.sürgünüm gittiğim yerden.

gel…babamın bıraktığı yerden sarıl bana!

çok utanıyorum.hiç utanmıyorum.

babamın bıraktığı yerden sarıl bana!

kendine tamamla…'