İnsan, düşünen, hayal kuran kendini ve içinde yaşadığı toplumun değerlerini özümseyip; daha ilerilere taşıyan ve evrensel manada arayışları olan insan demektir.
Her ne kadar sosyoekonomik ve politik pencerelerden bakıldığında bireyin çıkarları ile küresel sisteminkiler arasındaki tutarsızlığı fark etmemek imkansızdır.Sahte haberlerle kamuoyu oluşturmak; gerçek hayatta hiç olmayan ama olması istenen rol ve insan modelleri yaratmak suretiyle bireyin sıkıntıları bir şekilde gözardı edilmektedir.
Kendine dayatılan sahte değerlerle yetinmeyen birey bu tavırlara karşı gelmekte ve kendi dünyasını oluşturmaktadır. İnsanı maddi nesne gibi algılayan ve onu yok sayan değerler ve anlayışlar, kabul görmemektedir. Bu koşuşturmada yaşamı bir yol gibi algılayan birey bütün bu anlayışlara karşı, ipek böceğinin kendi bozasını örmesi gibi, kendi fikir dünyasını oluşturmakta ve 'ben de varım,' demektedir. Bu duruş çok anlamlıdır. Zaten bir fikri ve inandığı temel değerleri olmayan fikirler rüzgarın önüne savrulan yapraklar gibi yok olmaya mahkumdur.
Sadece yaşadığı toplumun değerler sistemiyle yetinmeyip uygarlık yolunda koşan insan, kendi toplumunu da insanlığın buluştuğu ortak değerler sistemine dahil eder ve barışın, kardeşliğin yeşermesine imkan sağlar. Burada şairlere, yazarlara büyük görevler düşmektedir. Dilin ve düşüncenin bütün imkanlarından yararlanarak, hereke halısı gibi, ilmik ilmik kardeşliğin ve evrensel barışın atlasını örebilirler.
Dünyada insanın ve insanlığın mutluluğu sanatın ve edebiyatın dilinden geçmektedir. Söyleyecek söz olan her insan gibi şairler ve yazarlar da bu arayışın içindedir.
'Güvercinler uçurdum' adlı şiirimde:
Güzelliklere ayna tuttum
Çirkinlikler toz oldu
Uzak diyarlara gittiler
Beyaz mermerler ülkesine
Güvercinler uçurdum
Mavi bulutların sevinciyle
Yağmur yağdı yeryüzüne

Diyerek bu arayışa bir damla da olsa katkıda bulunmak istedim…