Sayın Başbakan işadamlarına 'Biz devletiz karşımızda şöyle duracaksınız böyle duracaksınız diyemeyiz, o devirler geçti artık. Millet ne diyorsa o! Bize millet görev verdi; uzlaşın, işleri düzeltin, sorunları çözün.' dedi, işadamları ayağa kalkarak alkışladı. Çok önemsiyorum bu görüntüyü. Niye?
Millet damarına basıldı mı ayağa kalkıyor. Uyanık durumda demek ki! Menderes'in asılmasına seyirci kalan millet yok artık demek ki! 15 Temmuz'da darbeye müdahale ettiği gibi, dersini iyi almış Sayın Başbakan'ın sözlerini doğru bulduğunu da heyecanla gösteriyor. Doğru konuşmayı alkışlıyorsa, doğru işlerin de önünü açacak demek ki!
Millet demokrasiyle elele… Siyasetin hizmet yarışı için yapılmasını istiyor . Partiler çatışmacı ideolojik fikirlerle birbirlerini eleştirmesin; şu hizmeti şöyle yapmalı, böyle yapmalı desin; sen şöyle yaptın ama ben olsam böyle yapardım, senin yaptığın şu olumsuz sonuçlara yol açar, bu sakıncaları vardır…benzeri konuşmalar yapsın istiyor. Kimsenin ilericiliği, gericiliği, dindarlığı, sağcılığı, solculuğu…kimseyi ilgilendirmesin. Tarih boyunca siyaset, ticaret ve sosyal hayatımızda göregeldiğimiz kutsal kimlik ve değerlerle, Allah'la aldatmak olamasın artık. Bunun öncülüğünü devlet ve siyaset adamları yapsın. İnsanlar şu cemaatten bu tarikattan; örtülü, açık, sakallı, şöyle bıyıklı, böyle bıyıklı görüntüleriyle sinyal vermekten, böylece gruplaşmaktan, ötekici-berikici olmaktan kurtulmalı artık. Millet bunu istiyor, millet sadece kendisine hizmet edeceklerin işlerini nasıl yapacaklarını dinlemekten yana yani.
Sivil toplum liderleri de birbirleriyle iletişimde artık, böylece her icraatı sosyal hayatın içinde fiilen denetliyor halk. Demokrasiye sahip çıkacak, onun gelişmesini sağlayacak olgunluğa geldi artık. Sarfedilen sözleri kayda alıyor, çelişkileri aldatmaları birbirine anlatıyor. Yazılı görsel ve sosyal medya artık herkesin cep telefonlarında.
15 Temmuz'dan sonra insanlar, sosyal medya üzerinden birbirleriyle yaptıkları paylaşımlarda Atatürk'ün 17 Aralık 1927' de söylediği şu sözlerle siyasîlere ders veriyordu adeta:
Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, blakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı olduğu; Selçuklu ve Osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil, yüz yıla kalmadan eğer sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki bazı kişiler, bazı ceamaatlerle biraraya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek; sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir. O gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır.
15 Temmuz öncesi medya dokümanları, suçlamalar, karalamalar dikkatlice incelenirse halkı aydınlatıcı bu sözlerin elden ele dolaşmasının gerekçesi de anlaşılmış olur. Artık halkın gözü maskeleri şeffaflaştıracak demokrasi sihrini yüklendi. Halk demokrasiyle elele ve emin adımlarla geleceğe yürüyor, devletini yöneteceklerin kimler olması gerektiğini de biliyor(!)