Cumhuriyetin en önemli özelliklerinden birisi de kişiliği gelişmiş, ayakları üzerine basan, okumuş ve okuduğu bilgileri hazmetmiş bireyler yetiştirmektir. Lütfen, televizyonları izleyiniz ve gazeteleri okuyunuz. Koca koca insanların Fethullah Gülen Cemaatinde nasıl yer aldıklarını ve nasıl hizmet ettiklerini anlatıyorlar. Bunları seyrederken, insanın çıkarası geliyor. Bunlar nasıl şahsiyetlerdir. Ancak 15 Temmuz'dan sonra akılları başlarına mı geldi, yoksa pabuç pahalı olduğu için kandırıldık diye mi, itirafta bulunuyorlar? Kanmaları için Fethullah Gülen onlara elma şekeri mi, yoksa horoz şekeri mi verdi? Konuşmalarının sonunda ise, sanki hepsi bir ağızdan Allah bizi affetsin, halkımızdan özür dileriz, diyorlar. Ne kolay iş, sen yap et, her haltı ye ve sonra da Allah affetsin, halkımız affetsin, diyerek işin içinden sıyrıl. Olacak iş değil. Topladığınız paralarda tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var, haksız yere suçlanarak hayatları mahvolan insanların Allah katında hakları da var. Birazcık dini bilgileri var ise, kul hakkının önemli olduğunu ve Allah'ın huzuruna onunla gitmemeleri gerektiğini bilmeleri gerekmez mi? Yalnız, inançları yoksa, inanmıyorlarsa onu da açık olarak beyan etmeleri gerekir idi. Gerçek olan şudur ki, ateist olsanız da Hristiyan olsanız da Musevi olsanız da pagan olsanız da; mutlaka ilahi bir adalet vardır, belki geç kalabilir, ama unutmayasınız, mutlaka gelir.
Bütün bunların yanında önemli olan bir konu da, bunların devlete verdikleri zarardır. Öncelikle şunu açık olarak ortaya koymak gerekir ki, 239 şehidin, yüzlerce yaralının yerine getirilmesi mümkün olmayan zararları nasıl tazmin edilecek? Bunun iyice düşünülmesi gerekir. Lütfen iyice düşününüz, 239 şehit, bir daha nefes almayacak, aileleri, çocukları onları göremeyecek, bir ömür boyu yüreklerinde yangıyı çekecekler. Sözde özürleri, acıya su serpilir mi? Allah bizi affetsin, halkımızdan özür dileriz, her şey böylece bitti, gitti mi?
Hiç kimsenin üzerinde durmadığı bir konu üzerinde de özellikle durmak isterim. Bu terör örgütünün seçerek himayelerine aldıkları ve sapkın düşüncelerine alet ettikleri koca bir nesil ne olacak? Aradan geçen 40 yıllık süreç içinde, bu sapkın düşüncelerin militanı haline gelen nesildeki, bu vatanın evlatları da ülkemiz için büyük kayıptır. Onların kazanılması ise mümkün değildir. Daha önce de üzerinde durduğum gibi, kendi sapkın düşünceleri için, seçtikleri çocuklar, rüştünü ispat etmemiş ve 14 yaşın altında olanlardır. Şu anda birçokları şu anda belirli yaşa gelmişlerdir ve asla yanlış yolda olduklarını söylemeyeceklerdir. Eğer söyleyecek olurlarsa da bunlar yine takiye yapıyorlar demektir. Onları bu sapkın fikirlerden uzaklaştırmak da mümkün değildir. Üzülerek ifade etmek isterim ki, bu nesil kayıp olan nesildir. Onun için, gençlerin yetişmesinde, Cumhuriyetin temel ilkeleri öğretilmesi, kapalı ve sadece bir konuda değil; her fikre açık, bilgili ve irfanlı nesillere ihtiyacımız vardır. İşte sapkın düşüncelerle mücadelenin temelinde yatan da budur. Niçin, neden gibi soruları sorabilen, sorgulayan gençler, daha yaratıcı ve başarılı olurlar. Sorgulamayan ve tekdüze, masalsı, afaki, hamaset dolu fikirlerle doldurulmuş nesillerden hep militanlar ortaya çıkmaktadır. Genç nesillere, M. Kemal Atatürk'ün 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir', yani hayatta en gerçek yol gösterici ilimdir, sözünün anlamı iyice anlatılmalıdır. Tüm bunlara rağmen, bunları reddeden bireyler de olabilir mi? Elbette olabilir. ABD'de bulunduğum yıllarda bunu da gördüm. Beyinleri bilimle yoğrulmuş nesiller yetiştirmek ümidiyle saygılarımı sunarım.