Hayatta bir iyileşme kaygısı yaşıyoruz. Özellikle ruhsal konularda yani hayal kırıklıklarında, kayıplarda, ayrılıklarda uzun süreli olarak iyileşmeyi bekliyoruz. Yaşanılanları kabullenmeden iyileşme gerçekleşmez. Geçmiş zamanı hiçbir zaman geriye sarıp tekrar yaşayamayız. Bu sebeple ne kayıpları ne ayrılıkları geriye getiremeyiz. Yapabileceğimiz en iyi şey, tecrübelerimizi hayatımıza serpiştirmektir. İlk terapi seanslarımızda neredeyse tüm danışanlarımdan duyduğum kilit bir cümle var. ''Ben ne zaman iyileşeceğim?''

Therapeuo yani terapi; hizmet etmek, bir bilinç çağrısı anlamına gelmektedir. Terapi, iyileşmek değil hayatın yaralarını kabullenerek bu yaralarla cesurca yüzleşmektir. Bu terapi sürecinde kişinin kendi içinde saklı olan gücün açığa çıkması önem taşır. Bu tanımlamalar gösteriyor ki; Hayatta amacımız aldığımız yaraları iyileştirmek değil, bu yaraları kabullenerek içimizdeki çözüm gücünü açığa çıkarmaktır. Neden unutamıyorum? Şeklinde zihni ve hayatı zorlayan sorular, içimizdeki çözüm gücünü köreltir. Soruları yanlış şekilde sormak, doğal olarak bize yanlış çözümler ürettirecektir. Yanlış çözümler sebebiyle istediğimiz noktaya asla ulaşamayız. Bu kısır döngü devam ettikçe; kendimize karşı inancımız azalacak ve sonunda çaresizce yine ''Ne zaman iyileşeceğim?'' sorusuna kendimizi odaklayacağız. Bu çok olağan süreç içerisinde hepimizin bir pes etme noktası vardır. Bu pes etme noktası, bize ait olan bir parçayı artık bırakıp başka türlü davranmaya başladığımız noktadır. Çözüm noktası pes etme noktasının bitiminden başlar. Yaşamımızda gelişmemize, düşünmemize, üretmemize ve hatta kendimizi bulmamıza engel olan bir anıyı kenara bırakarak bundan sonra neler yapacağımızı düşünmeye başladığımız yer çözüm noktamızdır.
Geçmişi unutarak iyileşmek mümkün değildir. Aksine geçmişi unutmak, bizim aynı hataları tekrarlamamıza sebep olan en büyük unsurdur. Bu sebeple geçmişi unutarak iyileşmeye çalışmak, yalnızca ruhsal ve bedensel hastalıklara davet çıkarmaktır. Çünkü zihin ve beden, bir bütün olarak çalışır. Yaşamımızdaki olaylar arasında bağ kurabilmek kişinin aklını kullanması işlemidir. Belleğe kaydedilen geçmiş bilgilerimizin sentezini sağlayarak eyleme dönüştürürüz. Bu eylemlerimizin hepsi mantık çerçevesinde ürettiğimiz çözüm süreçlerimizdir.
Helen Keller dediği gibi; ''Üstesinden gelinmesi gereken zorluklar olmasaydı, insanoğlu en büyük zenginliği olan başarılardan tat alma duygusunu yitirirdi. Derin ve karanlık vadiler olmasaydı, dağların dorukları o kadar güzel olmazdı.''