Her zaman dilimizden düşmeyen 'bir musibet, bin nasihatten evladır' sözünün doğruluğu, bir kere daha ortaya çıkmış oldu. FETÖ darbe hareketine karşı, Türkiye'yi kurtaran millet olma ve Cumhuriyetin temel felsefesidir. Tüm bunlara rağmen; hala kimilerinin ağızlarında öteden beri, işittiğimiz sloganlar kullanılmaktadır. Bu ifadelerin başında, Cumhuriyetin elit jakobenlerinin Müslümanları ezdikleri fikridir. Hatta kimileri de, Dr. Rıza Nur'dan iktibas ile Mustafa Kemal Atatürk'e hakaretler yağdırmaktadır. Elbette, demokratik bir ülkede her şey eleştiriye açıktır. Atatürk de küfür edilmeden eleştirilmelidir. Burada en garip olan husus ise, Atatürk'ü koruma kanunu, 31 Temmuz 1951 tarihinde, Demokrat Parti iktidarı tarafından çıkarılarak kanunlaştırılmıştır. Özellikle, başında İsmet İnönü'nün olduğu CHP bu kanunun aleyhinde oy kullanmış ve birçok yazar, bu kanunun çıkmamasını istemiştir. Kim bilir bu kanunla, Atatürk korunmaya muhtaç birisi durumuna düşürülmek istenmiş olabilir.
Esas olarak 23 Nisan 1920 tarihinde, TBMM açılışı ile birlikte, müstakbel olarak kurulacak olan rejime ait durum belirmiş olmaktadır. 28 Ekim 1923 tarihinde, Atatürk'e Cumhuriyetin ilan edilemeyeceği sözü üzerine, Atatürk 'Biz yeni bir şey yapmıyoruz, içinde bulunduğumuz durumun adını koyuyoruz' demiştir. 19 Mayıs 1919 'da Samsun'da, Anadolu'ya ayak basışından sonraki dönemde, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' sözüne gelinmiştir.
Cumhuriyet ile ilgili olarak, ağızlarında birçok şeyleri geveleyenlere, açık olarak şunu sormak gerekir: Cumhuriyetten niçin rahatsız oluyorsunuz? Buna alternatif olarak, Osmanlılığın devamı ile Halifeliği mi istiyorsunuz? Eğer Cumhuriyeti istemiyorlar ve Osmanlılıkla halifeliği istiyorlar ise onlara söylenecek bir söz bulamıyorum. 21. yüzyılda, dünya, demokraside çok mesafeler kat ederken, tek insan idaresine, totaliter rejimlerin peşine koşanlara ne denilebilir ki! Laf gelince, 1400 yıl önce demokrasinin Arabistan'da, Hz. Muhammed (s.a.s)'in idaresinde kurulduğunu söyleyenlerin, Cumhuriyet ve demokrasiden şikayetlerini anlamak mümkün değildir. Tarihi iyi okuyarak onu benimseyenler şunu gayet iyi bilirler ki, her dönemde, o döneme has idare sistemleri ve rejimleri ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet ile ilgili olarak, gözden kaçırdığımız o kadar çok şey var ki, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan ettiğimiz tarihte, dünyada seçilmiş meclisleri ile idare edilen kaç ülke vardı, biliyor musunuz? ABD, Fransa, meşruti krallık İngiltere olmak üzere üç devlet vardı. Kendisine, padişahlık, halifelik gibi unvanların takdim edildiği, Mustafa Kemal Atatürk, ülkesinin insanı için, en gelişmiş idare şekli olan Cumhuriyeti seçmiştir. 'O' şundan emindi ki, milleti ve ülkesi için hedeflediği muasır medeniyet seviyesine ancak, Cumhuriyet ile erişilebilirdi. Ancak birçok kesim hala bunlarla tatmin olmayarak, Cumhuriyetin aleyhinde konuşmaktadır. Elbette, hatasız bir rejim yoktur, Cumhuriyet en hatasız olanıdır ve hataları düzeltmek imkanı vardır. Esas olan şudur ki, şahsiyet yapılmadan Cumhuriyetin ana felsefesi içinde olmakla birlikte; yapılmayanlar veya yanlış yapılanlar eleştirilmelidir. 15 Temmuz bize, siyasal dinin, FETÖ cemaatinin ne yapabileceğini göstermiştir. Selçuklu İmparatorluğu, Anadolu Selçukluları, Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti hataları ve sevapları ile biziz ve bizimdir, onlar bizim atalarımızdır. Cumhuriyetimiz ve demokrasimizin hataları var ise, bunları düzelterek medeniyetin merdivenlerinden tırmanmalıyız. Saygılarımla.