'Ne efsunkar imişsin ah ey didar-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten .(didar:güzel yüz)'
Bayramdan önce Kıbrıs'taydım.
Lefkoşa'da konakladık; onun sayesinde Girne'yi, Magosa'yı ve Güzelyurt'u görme şansımız oldu. Mihmandarımız, tankçı subay yeğenime, bunun için çok teşekkür borçluyum. Çünkü Kıbrıs'ta toplu taşıma yok. Özel aracınız olmadan bir yerden bir yere gitmeniz çok zor.
Hava ateş gibi nemli ve sıcak… Kuraklıktan kavrulmuş topraklar…
Çarşaf gibi bir deniz, bembeyaz un gibi kumsallar… Yerleşime kapalı, metruk Maraş bölgesinde denize girdik. Orada sadece bir askeri dinlenme tesisi açık, diğer bütün o güzelim binalar anlaşma gereği çürümeye terk edilmiş, yazık!
Kıbrıs yalnızlığa terk edilmiş bir ülke kırk yıldır. Önce Türkiye üzerinden KKTC'ye giderseniz, Rum tarafına geçemiyorsunuz. Ama oradan Türk kesimine geçmek serbest. Lefkoşa'da sınır kapısına kadar gittim, broşür aldım kapıdan, öteden beriye geçen çoğu İngiliz turistleri seyrettim; onlarla gezdim, Kumarcılar Hanı'nı,Taş Han'ı,Lefkoşa çarşısını…
İlk gün Girne'de Şehit Alb.H.İ.Karaoğlanoğlu şehitliğini gezerken Samsunlu P.Onb.Harun Köse'nin mezarına rastladım,eğildim taşını okumak için, hemen yanında orada hatırasıyla tanıştığım Trabzonlu şehit akrabam Kenan Çepni ile yan yana yattıklarını gördüm. Güneş batıyordu, biraz buruk, biraz düşünceli, ama umutlu ayrıldım hemşehrilerimin yanından.
Magosa Kalesi'nde Venedik Sarayı avlusunda bulunan Namık Kemal'in kaldığı ve en önemli eserlerini yazdığı ,'Vatan, millet ve hürriyet' kavramlarını dilinde bayrak yapmış; Erzurum, Gelibolu ve Kıbrıs'a sürülmüş, I.Meşrutiyetin ilanıyla İstanbul'a dönüp Anayasa yazım çalışmalarına katılan, ancak 'İstibdat'la tekrar ,önce Midilli'ye sonra Sakız'a sürülen oralarda düzensizlikleri önleyip yirmiden fazla okul açan vatan özlemiyle 48 yaşında sürgünde ölen Kemal'in kaldığı zindanı demir parmaklıklardan seyrettim.
Bütün sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde olduğu gibi, bugünlerde yine, meclisi kapatıp ülkeyi 33 yıl baskıyla yönetmiş, bütün muhaliflerini sürmüş, kimisini boğdurtmuş,'duyun-u umumiye' anlaşmasıyla ülke kaynaklarının işletmesini yabancılara bırakırken; kendisi borsa oynayan, ülke borç batağındayken İsviçre bankalarında bir milyondan fazla altın lirası olan, sekiz karılı Sultan Abdülhamit'i göklere çıkarıyorlar.
Herkes kendine benzeyeni sever!
Ben,sürgünlerde 'vatan ve hürriyet' hasretiyle ölenlerden ,Marguez'in dediği gibi , ' hala şiir okuyanlardan yanayım!..'