Kim ne derse desin,

FETÖ üyesi oldukları
iddiasıyla
gözaltına alınan ya da
tutuklananların
beklentilerini
güçlü tutmak
için hem içeriden
hem de dışarıdan
büyük çabalar var...
Devlet ve millet
bunun farkında...
Dün, Başbakanlık
hesabından paylaşılan
tivitte, "korku" olgusunun
ifade edilmesini,
bu yüzden anlamlı buluyorum...
Yeni bir kalkışma
tezviratları
ve son günlerdeki ilginç yargı kararları da
adeta bu korku sarmalını
yeşertip,
örgüt üyelerine
"dayanın"
mesajı verir nitelikte...
20 Eylül 2016 tarihli
Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve
30 Eylül 2016'da
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin
verdiği kararlar,
bu yüzden dikkat çekicidir...
Önce, Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin
o kararındaki ifadelere
bakalım:
"Şüpheli N. K. hakkında FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütü ile bağlantılı ve üyesi olduğunun belirtilmesine rağmen şüphelinin mensubu bulunduğu iddia edilen FETÖ/PDY isimli terör örgütünün 3713 sayılı Kanunun1 ve TCK'nın 314. maddelerinde tanımlanan terör örgütü ya da silahlı terör örgütü olduğunu gösterir düzeyde örgütün niteliğinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesine yönelik olarak bağlantısını ortaya koyacak şekilde;

a-Örgütün kuruluşu, kurucuları, amacı, stratejisi, eylemlerinin neler olduğu,

b-Türkiye'de ve Türkiye dışında, Türk vatandaşları ya da Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlara karşı, gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerinin bulunup bulunmadığı, varsa bu eylem ve faaliyetlerinin nelerden ibaret olduğu,

c-Örgütün kuruluşu, amacı, hakkında alınan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Kararı olup olmadığı, hususlarının ayrıntılı bir şekilde araştırılarak gerektiğinde İçişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlardan belge ve dokümanlarının temin edilmediği..."

Amaç, belge ve delil
isteyenlere
şimdi şu soruları soralım...

29 Nisan 2016'daki MGK toplantısında,
terör örgütü olarak
kabul edilerek, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne
giren "FETÖ" tanımlaması,
yeterli delil değil midir?..

15 Temmuz gecesi;
TBMM'yi, MİT'i ve Emniyet'i
bombalayan
ve halkın üzerine ateş açanlar,
FETÖ'cü değil de uzaylı mıdır?..
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı
katletmeye
yeltenenler ve
kuvvet komutanlarını rehin alanlar
Patagonyalı mıydı?..
Örgüt var, eylem var, itiraf var...
Daha ne olsun?..
Şimdi de İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin
kararına bir bakalım...
Samsunlu işadamı Galip Öztürk'ün,
"infaz durdurma"
başvurusunu
2 ay inceledikten sonra
ret kararı veren
hakimin, yakınlarına, "Tersi bir durumda ilk ben yanarım"
dediği iddiaları ve karar gerekçesi...
Buradaki "Tersi" ifadesinden
"FETÖ dönerse
beni yakar"
anlamı çıkmıyor mu?..

Galip Öztürk'ün tivitlerinde
daha da ciddi iddialar var...
Devlet gereğini yapar
elbette...
Ancak, bu gelişmeler
gösteriyor ki,
"Korku imparatorluğu"nu
yeniden inşa etme
çabalarına
omuz verenler,
hala işbaşında...
Ne var ki, farkında değiller!..
"Korku" bu millete
vız gelir, tırıs gider...
Çünkü bu millet, o gece
"ölümü öldüren" milletir...
Hainlerin silahına,
tankına ve bombasına
kafa tutanlar,
Allah'tan başka
bir şeyden korkar mı?..