O zamanlar merkezdeki Yaşar Doğu Spor Salonu da duruyor.

Bir gün sonra Samsun Basketbol Kulübü, Beşiktaş'la kümede kalma maçına çıkacak.
Ben de salondayım hem basketbol camiasındaki isimlerle hem de takımlarla görüşüp,
atmosferi kokluyorum.
Beşiktaş geldi.
Biz de salonun içerisindeyiz.
Ardından Beşiktaş Başantrenörü Mehmet Can Öztürk yanımıza geldi, selamlaştık.
'Hocam maç nasıl olur' falan diye sohbete tutuştuk.
Beşiktaş soyunma odasına gitti, parkeye çıktı.
O sırada genç bir polis arkadaş yanımıza geldi, Mehmet Hocanın da kolundan tutarak,
'Arkadaşlar, Beşiktaş'ın antrenmanı başlayacak, lütfen sizi dışarı alalım' dedi.
Mehmet Hoca, gülümseyerek, 'Yanlış bilmiyorsam, Beşiktaş'ın hocası benim' dedi.
Genç polis mahcup bir şekilde özür dilerken, Mehmet Hoca, babacan bir tavırla,
bu tarz yanlışlıkların olabileceğini söyledi.
İlk orada tanıdım Mehmet Hocayı...
'Ne mütevazı adam' dedim içimden...
Sonra Samsun'a Minik Kızlar Türkiye Şampiyonası'na geldi.
Hiçbir kulübün A Takım başantrenörü şampiyonayı izlemezken, o buradaydı.
İşini çok severdi.
Yine Canik Belediyespor'la gittiğim Konya ve Erzurum'daki Türkiye Kupası gruplarında da
Beşiktaş Başantrenörü olarak oradaydı.
Hep sıcak bir diyaloğumuz vardı.
Daha sonra yolu Samsun'a düştü.
Samsun Canik Belediyespor'u, tarihinde ilk kez Avrupa kupasına taşıdı.
Her şeyden önemlisi, beyefendi kişiliği, insanlığıyla kendini sevdirdi.
Yazın düğün davetiyemi ulaştırdığımda, işleri nedeniyle gelemeyeceğini söyledi.
Yarım saatten fazla telefonda konuştuk.
'Geldiğimde, yengemle oturalım birlikte yemek yiyelim' dedi.
'Olur hocam' dedim.
Takımın yoğun maç ve antrenman programından dolayı bir türlü oturamadık.
Samsun'daki Chevakata Vologda maçının ardından aradım, ulaşamadım.
Birkaç saat sonra geri aradı.
'Adana'dayız' dedi.
İzinde memleketine gitti diye düşündüm.
'Hazırlık turnuvasındayız' deyince şaşırdım.
Bir gün önce Samsun'da zorlu bir Avrupa kupası maçı oyna,
sonra Adana'ya hazırlık turnuvasına git.
Biraz da sinirli bir şekilde 'Ne yapalım Selçuk, geldik işte' dedi.
Telefonu kapatırken, yemek işini unutmayalım diye hatırlattı.
Son konuşmamızdı...
Hastaneye yattığı günden bu yana dua ettim Mehmet Hocaya...
Takdiri İlahi...
Allah rahmet eylesin...
Kariyeri boyunca son topa kadar mücadele eden bir antrenör olarak,
yine son ana kadar dayandı.
Onun gibi birini tanıdığım için çok mutluyum.