1923 yılında milli gelir 570 milyon dolar, kişi başına düşen milli gelir yıllık 48 dolar, ihracat 51 milyon dolar, ithalat 87 milyon dolar, GSYH'da sanayinin payı % 11'di. Kapitülasyonlar, GSYH'sının yarısından fazla tutarda Düyun-u Umumiye borç, olmayan sanayi vb. ciddi sorunlarımız vardı.

Bugün ise ülkemizin GSYH'sı 750 milyar dolar dolayında. Kişi başına yıllık gelir 9.300 doları, ihracat 150 milyar doları, ithalat 250 milyar doları aşmış durumdadır.

Rakamlar iyi gözükse de yapmamız gereken çok çalışma var.

Güney Kore, İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkarak bir teknoloji devi olan Almanya ve Finlandiya bu çalışmalara en iyi örnek ülkeler.

Mevcut durumda , ihraç ürünlerimizin kg fiyatının 1,5 dolar mertebesinde olduğunu, kişi başına yıllık gelirimizin 9.300 dolar civarında seyrettiğini ve Orta Gelir Tuzağından çıkamadığımızı aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

Nasıl olur da gelişmiş ülkeler arasına girebiliriz, Orta Gelir Tuzağından çıkabiliriz diye sormalıyız kendi kendimize. Elbette ileri teknoloji içeren ürünler üretmek, Ar-Ge ve İnovasyona yönelmek, rekabetçi bir yapıya sahip olabilmek çıkışın ta kendisi.

Fakat nasıl olacak bu yapı?

Görünmez ellerin üretimin önüne ördüğü duvarları nasıl yıkacağız?

Finansal Kaynaklara Erişim.

Ülkemizin üreten yüzleri olan KOBİ'lerimizin Orta ve Uzun Vadeli Finansal Kaynaklara erişiminin önünü açmalıyız. Uygun maliyetler ve uzun vadelerde kaynakların KOBİ'lerin erişimine açılması imalat sanayimizin gelişimi açısından çok önemli. Teminat , Baselll Kriterleri vsvs .

Nitelikli Teknik Personel.

İmalat sanayimizin nitelikli ara teknik personel ihtiyacına yönelik eğitim sistemimizde bir an önce reform yapmak durumundayız. Günümüzde sanayicimiz niteliksiz personeli işbaşı eğitimler ile meslek sahibi yapmaya uğraşıyor. Zaman kaybediyor ve kaynaklarımızı verimsiz kullanıyoruz.

Pozitif Ayrımcılık.

Ülkemizde en büyük alıcı konumundaki kamunun yaptığı alımlarda yerli üretimden yana pozitif bir ayrımcılık yapması gerekmektedir. Birçok gelişmiş ülkede yapılmakta olan uygulamanın ülkemizde de uygulanması uluslararası anlaşmalara aykırılık içermeyecektir.

Güdümlü Üretim.

Ülkemizde özellikle dış ticaret açığımızın dominant unsurları olan Savunma Sanayi , İlaç Sanayi , Tıbbi Cihaz Sanayi gibi başlıklarda devletimizin güdümlü üretim metoduna (Savunma Sanayimizde uygulanmakta) yönelerek yerli sanayimizi desteklemesi dış ticaret açığımızın azalmasına yol açacak , yüksek teknolojiye geçişimizi hızlandıracaktır.

Bölgesel Yığılma.

Ülke bütününe baktığımızda imalat sanayimizin Marmara Havzasına yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu gereksiz yığılma beraberinde birçok sorunu getirmektedir. En önemlileri çarpık kentleşme,göç, diğer bölgelerin üretime/ekonomiye katılamayışıdır. İmalat sanayimizin bölgesel ekonomik dengesizlikleri giderebilmesi adına ülkenin diğer yörelerine de yaygınlaştırılmasına yönelik hamlelerin yaygınlaştırılması gerekiyor.

Uluslararası Proje Finansmanı.

Gelişmiş ülkelerin kendi ülkelerinin dışında yaptıkları projelerde ve ihracatlarda kendi devletleri tarafından oluşturulmuş KFW , Hermes vb. fonlar ile projelerin orta ve uzun vadede fonlandığını görürüz. Ülkemizde de benzer uygulamayı Eximbank yapmaya çalışmaktadır. Eximbank'ın kaynaklarının artırılarak enstrümanlarının çeşitlendirilmesine ihtiyaç bulunulmaktadır.

İlk etapta aklıma gelen çözümler bunlar değerli okurlar. Çözüm önerileri çeşitlenebilir , benimsenmeyebilir. Ancak ihracat kg fiyatımız 1,5 dolar ve kişi başına yıllık gelirimizin 9.300 dolar bir gerçektir. Hepimizin hedefi bu rakamları üst seviyelere taşıyabilmek olmalıdır.

Sağlıcakla

Kadir GÜRKAN