Cumhuriyet tarihi boyunca tabandan hareketle kurulan bir siyasi parti oldu mu? Hayır. Hep belli üst kadroların Anadolu'ya açılıp belirledikleri teşkilat mensuplarıyla oluşmadı mı partiler? Evet. Sosyal iletişim ve etkileşim geliştikçe, halk mesleklerinin kuruluşlarını oluşturmadı mı? Evet. Böylece de sivil toplum kuruluşları oluşmadı mı? Evet. Meslek odaları, sendikalar, dernekler eliyle halk şu durumda doğal örgütlenmesini tamamlamış durumda değil mi? Öyle. Öyleyse bu kuruluşlar dayanışmayla platformlar oluşturamazlar mı? Pekala oluşturabilirler. Az da olsa örnekleri görülüyor bugün. Bu platformlar kendi aralarında oylama yaparak siyasi temsilciler seçip onların dayanışmasıyla parti kuramazlar mı? Kurabilirler ama bu bir türlü gerçekleşmiyor. Mevcut partiler de kitlelere açılmak için sivil toplum kuruluşlarının böyle bir seçim yaparak kendilerine üye vermesini talep etmiyor.

  1. Dönem seçimlerinde AK Parti teşkilat temayüllerini aldıktan sonra adaylarını sivil toplum kuruluşlarının oyuna da sundu. Heyecanlandım, demek kitle partisi olmaya gidiyorlar, ne güzel dedim! Ancak oy torbaları genel merkeze gitti ama sonuçlarıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Göstermelik denildi, gaz alma denildi. Listeler yine genel merkezden belirlendi. Diğer partiler ise sivil toplumla ilgili hiçbir çalışma yapmadı. Sadece CHP bazı yerlerde teşkilat içi önseçimler yaptı. Yine hamisi olan belli kişiler girdi listelere. MHP oy kaybına rağmen genel başkanlığa aday olmak isteyenlerin önünü kesiyor hatta bu yolda disiplin ve ihraç mekanizmasını işletiyor. Bu mu demokrasi?

Gerçek demokrasi, gerçek millî irade tabandan oy alma mekanizmasını işletmekle oluşturulmalıdır. Partiler üyelerini sivil toplum kuruluşlarının genel kurullarının oy çokluğuyla belirlemeli. Ya da sivil toplum kuruluşları oy çokluğuyla kendi siyasi temsilcilerini yöre yöre seçip parti kurmalı. O zaman oluşur kitle partileri. Bu partilerin icra mekanizması da yine genel kurulların oy çokluğuyla işletilmeli; yönetici, başkan, yönetim kurulu… gibi organlar eliyle değil.

Partilerin üyeleri de oy çokluğuyla vekil adaylarını belirlemeli, tepeden liste inmemeli, bir tek kontenjan hakkı dahi kimseye tanınmamalı. Bu yolla seçilen meclis millî iradeyi temsil eder ancak. Meclisle beraber partilerin gösterdiği adaylar arasından başkanı da seçmeli halk. O başkan da uyum içinde çalışacağı hükümeti kurmalı. Vekilden hükümet üyesi olmamalı ancak millî birlik ve beraberlik adına başkana diğer partilerin genel başkanlarını yardımcısı yapma hakkı verilmelidir. Böylece muhalefet liderlerini de yürütme içine alarak uzlaşma kültürünün temelleri de atılmış olur.

Başkanlı hükümetin her icraatı Meclisten geçmelidir. Yürütme, üst düzey bürokrasiye atanacak kişilerle ilgili memleketlerinin ve görev yaptığı yerlerin sivil toplum kuruluşlarının genel kurullarından da onay almalı ki devlete kötü niyetli sızmalar önlenmiş olsun. İnsanların olumlu olumsuz yönleri kitlelerin gözünden kaçmaz çünkü.

Başkanlık dedim diye çok eleştiri aldım ama benim sözünü ettiğim başkanlık bu! Türk milleti böyle bir sistem istiyor, halkın sesi bu. El ele demokrasi başkanlığı, Hep birlikte Türkiye başkanlığı…

Aramızdan ayrılışının yıldönümünde minnetle andığımız Atatürk'ün ruhunu da şad edecek sisteme kavuşmayı diliyorum. Milleti için can-kan verenlerin hatıralarına saygıyla…