Birinci ve İkinci Dünya savaşında, bu savaşa katılan ülkelerin çıkardığı bazı dersler vardır. Bunun yanında, Kore Savaşı ve Uzakdoğu'daki savaşlardan da süper güçler bazı dersler edinmişlerdir. Bu savaşlar onlara maddi olarak fazla kayıp verdirmesine karşılık; savaş sanayilerini geliştirmelerini ve halkın refah seviyesinin artırılmasını ortaya koymuştur. Yalnız, en çok üzerinde durulan hususlar ise, savaşlarda yerine konulamayacak olan askeri kayıplardır. Belirli bir refah seviyesine erişen bu ülkelerde hiç kimse asker olmak istememektedir. Aynı zamanda savaş karşıtı olanların sayısını günbegün artırmaktadır. İşte, askeri kayıpları en az seviyede tutarak, silah sanayisini geliştirmek ve çıkarlarını üst seviyede tutmanın çaresi olarak, bu ülkeler de işi taşeronlara havale etmek veya terörü örgütlemekle işe başlanmıştır. İşte dünyada terörün bu şekilde tırmanmasının temelinde yatan da budur.

Tarihin bütün dönemlerinde, güçlü ülkeler diğer ülkelerin kaynaklarını sömürmek için her yolu denemişlerdir. Özellikle, bu hususta İngiltere, üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluk kurarak, egemenliği altına aldığı ülkelerin tüm kaynaklarını, Britanya adasına taşımıştır. Terk ettiği ülkelerde ise, kaos ortamını geride bırakmıştır. Bugün dünyanın süper güçlerindeki düşünce; ben güçlü olduğuma göre, bütün dünya nimetlerden faydalanmak benim hakkımdır anlayışıdır. Bir diğer husus ise, gelişmemiş ülkelerin yer altı kaynakları olsa bile, bunları mamul hale getirecek ne sermayeleri ne de teknolojileri vardır. Bu bakımdan gelişmiş ülkeler bu kaynaklara el koyabilmektedirler. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dünyayı kendilerine göre dizayn etmişlerdir. Fakat, özellikle son yıllarda, geniş kapsamlı bir savaşın, dünyaya getireceği olumsuz etkileri bildikleri için de bu kaynakları paylaşma yoluna gitmektedirler. Büyük çaplı bir savaş olmamakla birlikte, dünya üzerinde hiç savaş eksik olmamakta, özellikle de bu savaşlar az gelişmiş ve doğal kaynakları olan ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Öteden beri düşündüğüm bir husus; ülkemizde, Güney Doğu Anadolu'da bizim bugün için bilmediğimiz bazı kaynakların olması ihtimalidir. Şu açık olarak ortadadır ki Güney Doğu Bölgemizde petrol vardır. Ama bu petrolün tenörü düşük olduğu için, gelişmiş ülkeler şu anda maliyeti düşük olduğu için tenörü yüksek olan yerlere kaymaktadırlar. Yalnız, bu petrol kaynaklarının bitmesi ile diğer sahalara doğru kayma durumu vardır. Bu bakımdan, Güney Doğu Anadolu Bölgemiz önemlidir. Bunun yanında, Güney Doğu Anadolu Bölgemizde diğer bazı kaynaklar da bulunabilir. Bu durum elbette ileri tarihlerde ortaya çıkacaktır. Demokratik üniter ülkelerdeki bu kaynaklara el koymak oldukça zordur. Bunun için de göz diktikleri ülkelerin insanları arasına, dini ve etnik ayrışmalarını ortaya koyarak; onların zayıflamasını ve bu şekilde bu kaynaklara el koymak istemektedirler. Bu şekildeki projenin ilk olarak üretildiği ülke, Afganistan'dır. Buradan anlaşılacağı üzere, batılıların burada kurdukları terör örgütlerini buradan dünyaya ihraç etmişlerdir. Açıkça bir hususu burada söylemek gerekir ise, az gelişmiş ülkeler kendi kaynakları ile terör örgütünü finanse edemezler. Bu bakımdan bu ülkelerdeki insan gücü ile, Batılı ülkelerin finans ve silah gücü birleşmektedir. IŞİD, PKK, PYD gibi terör örgütlerini kuruluşu ve finansı batı ülkelerinden sağlanmaktadır. Birbiri ile savaşan terör örgütlerinin bile finansı aynı ülkeler tarafından yapılmaktadır. Aynı ırk ve dindeki topluluklar birbirlerini kırmakta ve parsayı batılılar toplamaktadır. Saygılarımla.