15 Temmuz kabusu sonrasında
FETÖ soruşturmaları
kapsamında
gözaltılar, tutuklamalar
ve meslekten ihraçlar
yoğunlaştığında;
"mağduriyet"
seslerinin yükselmesi
üzerine
Başbakan Binali Yıldırım,
"Toplumda vicdanları rahatsız edecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız"
demişti...
O günler;
kim kime hasımsa
onu FETÖ'cü ilan ettiği
günlerdi...
Elbette, bu durum
kamuoyunda
hatta AK Parti içinde de
rahatsızlık verici boyuta
ulaşmıştı. Başbakan Binali Yıldırım,
o günlerde noktayı koymuştu:
"Zaman zaman titiz davranılmadığı şikayetleri geliyor. İntikam duygusuyla değil, adaletle hareket edeceğiz. Ölçümüz 17-25 Aralık sonrasıdır. O günden sonra, bu örgütle iş yapanlar varsa, bunların masum görülmesi asla düşünülemez. Şüphesiz yanlış hesap varsa, bu işler tamamlandıktan sonra dönülüp bakılacak ve yanlış varsa düzeltilecek"
Bu açıklamanın
zamanlaması
doğruydu. Çünkü,
FETÖ'nün
sosyal medyada
oluşturduğu algı,
kamuoyunu
tedirgin etmişti. Ne var ki
FETÖ'nün
usta olduğu
algı operasyonu
sonucunda, Başbakan Binali Yıldırım'ın
bu sözleri inandırıcı
bulunmuyordu...
Ne oldu bu süreçte?..
FETÖ'nün kılcal damarlarına
kadar
girdiği İçişleri, Milli Eğitim, Adalet ve Sağlık
başta olmak birçok bakanlık
ve TSK'da meslekten ihraç edilen
binlerce kamu görevlisinin
arasından göreve dönenlerin
sayısı arttıkça,
FETÖ'nün algısı da çöktü...
Operasyonlar,
henüz bitmiş değil!..
Örgütün içinde olduğu halde
elini kolunu
sallayarak,
hiçbir şey olmamış gibi
etrafta dolananlara
aldanmamak gerekir!..
"İltisaklı" ve "irtibatlı"
olanlar,
devlet merceği altında. İtirafçıların
ifadeleriyle de
yeni yeni dosyalar
hazırlanıyor...
Hem de Başbakan Binali Yıldırım'ın
dediği gibi, "kılı kırk yararak..."
Beklenilmesi de işte bu yüzden...
Bu arada, masumiyetleri
anlaşılarak
görevlerine
geri dönenlere
"itibar"
konusunda hassasiyet
gösterilmesini sağlamak
gerekir...
Bu da devletin o kurumlarının
başındaki müdür ve amirlere
düşer!..
Bu zor günler; ötekileştirerek değil,
birleştirerek aşılacak!..