Yarım asırdan bu yana AB'nin kapısında belediğimiz bir tarafa, AB'ye kabulümüzün gerçekleşeceğine dair tahminlerin olumsuz olduğu gerçeği de ortadadır. Burada akla gelen soru ise Türkiye'yi AB'ye almayacakları ayan beyan ortada iken, Batının bu konuda, şu dersinizi çalışın, bunu da çalışın gibi ifadelerin anlamı ise, işi uzatarak; kendileri için büyük bir pazarı kaybetmemek içindir. Halkımızın ise, AB'ye bakış açısı çok değişiktir. Özellikle serbest dolaşım kabul edilince, Türkiye'nin yarısı Avrupa'ya gitmek isteyecektir. Bir zamanlar, taşı toprağı altın sözünden hareketle, insanlarımızın İstanbul'a göç etmeleri gibi bu sefer de Avrupa'ya göçe başlayacaktır. AB ülkeleri, Türkiye'de işsizlik durumunu, fert başına düşen GSMHve diğer ekonomik göstergeleri takip etmektedir. Bunun yanında AB'nin genişleme periyodu içinde, özellikle Balkan ülkeleri ve Yunanistan gibi ülkelerdeki olumsuzluklar sebebi ile, 80 milyon nüfusa sahip olan Türkiye onları korkutmaktadır. Ülkemiz, AB'den gelecek olan EURO'ları bekler iken, onlar da bu işin nasıl olabileceğini düşünmektedirler. Çünkü GSMH bakımından Avrupa'daki ülkelerinin ancak 1/4 kadar olan ülkemize, gelmesi gereken para da o nispette çok olacaktır. Bunun yanında nüfusun fazla olması da ikinci bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. İngiltere bile, bu yükün fazlalığından kaçma çabası içindedir.

Önceden beri üzerinde durduğum diğer husus ise, Türkiye'nin Müslüman bir ülke oluşudur. Şimdiye kadar, Hristiyan olmayan bir ülkenin AB'ye kabul edilmemiş olması diğer bir hususu gündeme getirmektedir. AB'deki ülke yetkililerinin ifadelerinin tam tersine; AB, bir Hristiyan kulüptür. İnşallah bu tahminimde yanılmış olurum ve bizi AB'ye kabul ederler.

Bunun yanında, FETÖ darbe hareketinden sonra ülkemizdeki tutuklamalar, HDP'nin durumu dolayısı ile AB ile ipler kopma noktasına gelmiş bulunmaktadır. Bir önceki makalemde üzerinde durduğum gibi, Türkiye hakkında kararlarını vermiş olan bir AB ile karşı karşıyayız. Gerek ABD ve gerekse AB ile terör örgütü tanımında da karşı fikirlere sahip olduğumuz gerçeği inkar edilemez bir noktadadır. Bizim terör örgütü olarak kabul ettiklerimiz, onların müttefikleridir. Onlar ise, ülkemizde BOP projesinin en önde gelen savunucularıdır.

Yazmaktan bıktığım, fakat anlatamadığım bir hususu yine dile getirmek istiyorum: Türkiye niçin AB'ye girmek istiyor? Öncelikle bu sorunun cevabını vermemiz gerekir. Bana göre bilimsel olarak gelişmiş, GSMH'sı yüksek ülkelerin seviyesinde, tarımı ve sanayisi gelişmiş bir ülke yani diğer deyişle; muasır medeniyet seviyesine erişmiş bir ülke olma isteği değil midir? Sorunun cevabını bulduğumuza göre, böyle bir ülke yaratmak için niçin kolları sıvamıyoruz, alın terlerimizi dökmüyoruz? Niçin bunun için dışarıdan para ve icazet istiyoruz? İşte bu anlayış beni utandırıyor. ABD'de iken oradaki Türk öğrencilerinin, Amerikalı öğrencilerden hiç de geri olmadıklarını hatta birçok konuda onlardan ileri olduklarını gördüm. Burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Türk milleti, zekidir, çalışkandır' sözünden hareketle; ülkemizin insanı AB'nin kriterlerini, onlara ihtiyaç duymadan yerine getirebilir. Bana göre hedef AB'ye girmek değil, öncelikle kriterlerini yerine getirdikten sonra, AB'ye girmek yan ürün olarak ortaya çıkmalıdır. Bu bir ütopya değildir. Ülkemiz insanı ile bunu başaracak güçtedir. Her zaman söylediğim gibi, fazla değil, beş yıl içinde iyi bir yönetimle, Türkiye bir Avrupa ülkesi seviyesine erişebilir, çünkü potansiyelimiz çok yüksektir. Saygılarımla.