Nezaketi ve güler yüzü öylesine unutmuşum ki , her gün yeni bir şaşkınlığa uğruyorum.
Türkiye de günlük problemler , kederler , yaslar ,korkuların içine öylesine gömüldük ki , adeta kendimizi mengeneye sıkıştırılmış gibi hissediyoruz.
Preslenen düşünceler ve duygularımız bizi hırçın kavgacı ve hatta duyarsız yaptı .
Toplum olarak bir ateş topuna döndük. Şiddet sarmalı toplumun bütün katmanları zehirli bir sarmaşık gibi sardı.
Çinliler ise inanılmaz nazik. Hiç tanımadığınız insan size selam veriyor , gülümsüyor.
Trafikte araçlar birbirine yol verirken bir de selamlaşıyorlar üstüne üstlük.
Kırmızı Işıkta beklerken bir kez bile klakson sesi duymadım.
Polis , trafik cezası yazdığında ise sürücü teşekkür ediyor.
Türkiye ise hala tecavüze af çıkarma derdinde. İnsan ve hayvan tecavüzünde ülkemiz dünya ikincilik onurunu kimseye kaptırmama telaşında . Oysa başka ülkeler bu tip haysiyetsizliklere en ağır cezaları uygulamakta iken Türkiye akıl tutulması içinde debelenip duruyor.
Bu sabah kahvaltısında torunuma yediği çikolatalı kremanın nasıl yapıldığını anlatmak isterken lafı ağzımdan kaptı ve o anlattı bana.
Orangotan neslinin tükenmesinden Palm ağaçlarının sorumlu tutulduğunu , balık ölüm nedenlerini denizlerden okyanuslara buzulları anlatınca çok şaşırdım.
Üstelik bütün bunları ders olarak görüyorlarmış.
Oysa bizim ilkokullarımızda kına geceleri ve benzeri bir sürü saçmalık öğretiliyor.
Spor , bale ,tiyatro , şan dersleri yok denecek kadar az.
Çocuk dediğine , çocukluğunu hiç yaşatmazlar ülkemizde.
*. *. *
Çay içmeyi hiç sevmeyen biri olarak sanırım yakında çay içmeyi öğreneceğim.
Çinlilerin en önem verdikleri hatta öğündükleri bir çay ritüeli var.
Bir kere en önemlisi çayı ısınmak ya da bir şeyler yemek için içmiyorlar.
Sadece sohbet etmek İçin çay içiyorlar.
Anlayacağınız çayın yanında simit. , puaça , kek ve pide yok.
Çayın yanına sadece sohbet koyuyorlar.
Bizim çay ile hiç ilgisi olmayan bir çay demleme teknikleri var.
Bu eylemi adeta görsel bir showa dönüştürüyorlar. Çaylarını tanıtma anlamında demolar yapıp sonunda benim gibi çay sevmeyene çayı içiriveriyorlar.
Ayrıca çay sunumlarını değişik obje ve şık fincanlarla ve hatta su şırıltısı dinletisi ile zenginleştiriyorlar.
Çin mutfağı bildiğiniz gibi dünyada büyük öneme haiz.
Gerçekten de çok değişik mutfakları var. Adını duymadığım ,görmediğim bir sürü sebze ve meyve ile tanıştım burada. Bütün kabuklu , kabuksuz böcekleri tüketiyorlar.
Yedikleri her şeyin bir anlamı ve izahı var kendilerince.
Merak edenler için de söylemeliyim ki köpek Eti hiç görmedim.
Zaten resmen yasaklanmış. Ancak kuzeyde bazı fakir köylülerin yediği söyleniyor.
Bizim böyle bir durumu yermeye aşağılamaya hiç hakkımız yok.
Körpe kuzucukları mideye indirenler . Ya da hayvan tecavüzcülerini unutmayalım.
Sokaklarda bir sürü insan tasmalı ve bakımlı hayvanları ile dolaşıyorlar.
Bir dolu da veteriner hekim Kliniği gördüm.
Pet-shoplar hayvan satışı yapıyor maalesef. Yine maalesef ki bizde olduğu gibi hayvanların önünde su yok ortalığı kirletmemeleri için.
Ancak ikaz ettiğinizde nazikçe başını sallayıp suyu koyuyor Çinli.
Türkiye de bu tip ikazları yaptığımda genellikle çemkirirler yüzüme.
Bizim memleket her anlamda tacizler ve tenakuzlar ülkesidir.
Fazıl Say'ı kodese tıkmak için olmadık uğraşlar verilirken , 2016 yılının Beethoven ödülünü aldı.
Başka bir memlekette olsa dokuz sütuna manşet olurdu.
Dedim ya , sözün özü biz tacizler ve tenakuzlar ülkesiyiz.

SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP MAMA
BİR KALP SEVGİ...