Dilini ve kültürünü bilmediğiniz bir ülkede, en büyük kurtarıcımız hem bizim dilimizi bilen hem o ülkenin dilini bilen ve o ülkenin kültür bilgisine sahip bir rehberdir. Soyut düşünce gerçekleşene kadar, çocuklarımız bulundukları çevrenin yabancısıdır. Bu demek oluyor ki; yaklaşık 7-8 yaşına kadar tüm çocuklar bulundukları çevrenin yabancısıdır. Anne-babalar ise çocuklarının en iyi rehberleridir. Çocuklar bu süre zarfında zihinlerinde sürekli açık olarak video çekimi yapmaktadır. Bu çekiminde kayıt ettikleri her şeyi çocukluk yaşantılarından sonra karşılaştıkları her olayda kullanacaklardır. Dolayısıyla çocuklarla olan iletişimimizde, sürekli karşılaştığımız merak ettiği şeyi cevaplamamıza rağmen sürekli tekrarlayan 'neden, niçin, nasıl, niye' sorularının en büyük nedeni, bilginin kesinliğine ulaşma isteğidir.

Çocukla sağlıklı iletişim kurmadan onun duygularını istek ve ihtiyaçlarını anlamamız mümkün değildir. Çocukla sadece sözlü iletişim kurulmamalıdır. İletişimin duygusal yönü de vardır ve bu yön, en önemli iletişim biçimidir. Çocuğun ne hissettiğini bilmeden vereceğimiz tepkilerin sağlıklı olması beklenemez. Bu dönemde unutulmaması gereken tüm çocukların 3-7 yaş arası egosantrik dönemde olduklarıdır. Egosantrizm ya da benmerkezcilik her şeyi kendine dayandırmak, kendine bağlamak, kendine indirgemek, her şeyde kendi görüş açısını ön planda tutmak, her şeyde kendini esas almak ve kendi fikrini, mantığını ve duygusunu hareket noktası ve merkez almak eğilimi olarak tanımlanır. Ergenlik döneminin nasıl geçeceğini bu dönem ön görür.

Her çocuk doğuştan var olan bireysel özelliklere sahiptir. Bilişsel işlevleri, zekaları, duyguları, düşünce biçimleri ve davranışları farklı farklıdır. Anne babalık sanatı aslında çocuğun bireysel özelliklerini göz önünde tutarak onunla iletişim kurabilmeyi başarabilmektir. Uygun zamanda, uygun yerde ve uygun biçimde tepki verebilme başarısını gösterebilmek ancak çocukla var olan sağlıklı iletişim sayesinde gerçekleşebilir.

Unutulmamalı ki; her çocuk farklı bir dünyadır.