Bir ay gibi uzunca bir süreçten sonra, Türkiye'ye döndüm ve donup kaldım...
Dönmez olsaydım. İlk şoku fakirlikle yaşadım. Bir gecede fakirleştim.
Cebimdeki 3-5 krş. devalüe olmuştu.Simitçi, sütçü , yumurtacı, benzinci.
Şıracı, bozacı, gazozcu hepsi zam yapmıştı.
Zam görmeyen tek şey gariban maaşımdı.
Derken...Adana'da kız yurdunda yanan 11 kız öğrenci.
İnsan hayatının en değersiz olduğu bir ülkede yaşadığım gerçeği, bir kez daha
yüzüme şamar gibi indi.
Bu ülkede insan olmak. Hele de kadın olmak , tarifi mümkünsüz bir kederdir.
Yanan kız çocuklarının aileleri yargıya başvurunca umutlanmıştım.
Ancak bir anda aileler yargı sürecinden geri çekilmişlerdi.
Ya , kızlarının şehit olduğu hikayesine kanmışlardı.
Ya da yazmaya dayanamayacağım bir şey için vazgeçmişlerdi. Anlayamadım...
Benim bildiğim ve inandığım şehitlik mertebesi , savaşta düşmana karşı ölmektir.
Fakirlik ve eğitimsizlik ülkemizin değişmeyen kaderi.
Milli Eğitim Bakanımız dünyanın en başarılı eğitim sistemine sahip olan Finlandiya gibi
Bir ülkeyi yerme talihsizliğinde bulundu.
Uzanamadığın üzüm her zaman koruktur.
Türkiye de eğitim seviyesi acınacak durumda.
Eğitim yok . Düşünmek ve yazmak yasak.
Hatta yürümek bile yasak.
Manisa'da parkta yürüyüş yapan hamile kadını dövdüler.
Şortlu hemşireyi darp ettiler.
Kahkaha atmak , gülmek derken ... Yürümek de kadına yasak.
Kara mizahın hası yapılır ülkemizde . Sonra da oturup ağlarız hal-ü perişanlığımıza.
Elbette her sosyal toplumda olduğu gibi bizde de en aptallar , en zekiler ve en iyiler var.
Ve de en vicdanlılar , vicdansızlar.
Amacı sadece rant ve çıkar olup , bir nebze beyni olmayan, bunun yanında kendini kurnaz zanneden kişiler de var. Unutmayalım ki kurnazlık dahi beyin ister.
Bir de hiç affetmediğim hırsızlar...
Umutlarımızı çalan.
Duygularımızı çalan.
Geleceğimizi çalan.
Ve ... ekmeğimizi çalanlar...

BARINAKLARI ZİYARET EDİN. ÖYLE İÇTEN ÖYLE KALPDENDİRLER Kİ;
YÜREK YANAR , DİL SUSAR , GÖZLERİNİZ DOLAR