"Düşlerime hüzünler el koydu
Deli rüzgarların öfkesinde savruldu bahçelerim ,
Güllerim bir ihanetin girdabında kavruldu.
Bütün sevdiklerimden ayrıyım şimdi.
Bütün sevenlerim kırgın. "

Şairin dediği gibi benim, düşlerime el koyacak hüznüm dahi kalmadı.

Çünkü hüzün aynı zamanda çok zengin bir duygudur.

İnsanı ağlatır , derin düşüncelere gark eder.

Ancak gözyaşlarımın bile artık akamadığı bu kahrolasıca dünyada tüm duygularımı yitirdim.

Kendimi bir taş gibi hissediyorum.

Nerdeyim , ne yapmak istiyorum hatta kimim ben ?

Sevincimi , yarına dair tüm umutlarıımı yitirdim.

Çünkü yarınım var mı onu dahi bilmiyorum.

Sadece içimde eskiye dair çok büyük bir özlem kaldı.

Sokaklarda telaşlı yürüyüşlerimi, içime keyifle doldurduğum nefeslerimi...

Heyecanla eve dönüşlerimi . Yaktığım ışıklarımı , akşamlarımı...

Güneşli günlerimi, uzun bitmek bilmeyen gecelerimi özlüyorum.

Avaz , avaz yaktığım türkülerimi , gülüşlerimi hatta kendi sesimi özlüyorum.

Derinlerde binbir vurgun yemiş ve mücadelemi terk etmiş gibiyim.

Oysa yazmak, benim için nefes nefese koşmak gibidir.

Yorgun , yitik , kimsesiz , kırılmış ve soğuk bir taş parçası gibiyim.

Savrulmuş ağlayan anaların kalplerine saplanmuş bir taş parçası gibiyim ben.

Dokunmayın bana...

"KARINCADAN FİLE KADAR BÜTÜN HAYVANLAR TANRI AİLESİDİR.

BURADA SUSUYORLAR. HESAP GÜNÜ KONUŞACAKLAR.." Hz. MEVLANA

..