İkinci Dünya Savaşı ve onu takip eden soğuk savaş döneminde, taraflar tam belirli idi. Soğuk savaşın bitmesi ile birlikte, SSCB halinden Rusya Federasyonu'na dönüşüm, dünya siyasetinde bazı durumları ortaya koymuştur. Fakat buna rağmen; tek kutuplu dünyaya geçişin ve ABD'nin tek kutuplu merkeze yerleşmesinden kısa bir süre sonra, dengelerin değiştiğini görüyoruz. Bugün Rusya, ezelden beri istediği sıcak denizlere ulaşmış olarak görülmektedir. Ortadoğu hemen hemen Rusya'nın hinterlandı olarak şekillenmektedir. Bundan birkaç yıl önce yazdığım makalede: Nicholas Spykman (1893-1943) 'ın 'Kenar Kuşak' teorisine göre; Batı Yarım Küresi, Doğu yarım küresi tarafından kuşatılmış durumdadır. Doğu yarım küresi, kapladığı alan bakımından, Batı yarım küresinin 3 katı ve nüfus olarak ise on katıdır. Enerji bakımından da üstün durumdadır. Dünya çapında meydana gelecek bir mücadelede, Batının, Doğu karşısında uzun müddet dayanması şüphelidir. Çünkü, Rusya ve Çin kenar kuşak bölgelerine sahip olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün Rusya izlediği politika ile kenar kuşaktaki enerji alanları üzerinde de hakimiyet kurmaktadır. Daha önceki bir makalemde, Çin'in uzun zamandır, Sibirya üzerindeki emelleri, bu teoriyi güçlendirmektedir. Bugünkü dünya jeopolitiği bunun üzerinde dönmektedir. Uzun süredir, Ortadoğu'da ABD'nin pasif olarak kalışının nedenleri, herhalde bu gerçekler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Spykman'ın ortaya koyduğu bu kara hakimiyetini, ABD hava ve deniz hakimiyeti ile ne kadar telafi edebilir. Bu da bir soru olarak önümüze çıkmaktadır. Elbette, Çin'in durumu başta ABD olmak üzere dünyayı düşündürmekte ve ABD'nin hava ve deniz gücünün tamamına yakını pasifikte bulunmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, NATO'nun kuruluşu, Avrupa'nın ortasına kadar yerleşen SSCB'ye karşı durmak içindir. Türkiye ise, kenar kuşağın orta yerinde olması bakımından çok önem arz etmekte idi. Bugün ABD, Türkiye'yi gözden çıkarabilir mi? Bilemiyorum, ama Türkiye jeopolitik olarak önemini her zaman olduğu gibi bugün de korumaktadır. Rus uçağının 17 saniye Türk hava sahasını ihlali sonucu, TSK tarafından düşürülmesinin sonucunda ortaya çıkan durumlar, çok önem arz eder. Öncelikle, Davutoğlu'nun uçağın düşürülmesi kararını kendisinin verdiğini söylemesine rağmen; daha sonra bunun FETÖ terör örgütü pilotlarına yüklenmesi, garip durumlar olarak ortaya çıkmaktadır. Son olarak Rus büyükelçisine yapılan suikastı soruşturmak üzere, Rusya'dan bir ekibin gelmesi ise, durumun görülenden daha kompleks olduğunun işaretidir. Bunun yanında bu suikastla ilgili olarak, FETÖ terör örgütünün adını zikretmemeleri de önemlidir. Yalnız, ekibin Rusya'dan gelişi soruşturmada bir miktar, itimatsızlığın göstergesi olarak da ortaya çıkmaktadır. Yalnız burada, ortak aklın ortaya çıkmasıyla, durumun iki ülke arasında barışçıl yollarla halline doğru yönelmiş olması, bir kazançtır. Bu olayları yorumladığımız zaman, birçok paralelliklerdeki zıtlıkları, zıtlıklardaki paralellikleri görmek mümkündür. Dünya konjonktüründeki yeni gelişmelerle birlikte, NATO'nun bir parçası ve Amerika ile müttefik olan Türkiye'nin Suriye'de PYD dolayısı ile ABD ile karşı karşıya gelme durumu da bulunmaktadır. Bunun yanında, ilişkilerin normale dönmeye başladığı durumda Beşar Esat ile masaya oturulabilir mi? Yalnız, Rusya, Türkiye ve İran'ın Moskova'da yaptığı toplantı sonucu, ülkemiz için hayırlı olmuştur. Saygılarımla.