UNESCO dünya mirası geçici listesine
alınan "Kuş Cenneti"nin
Yörükler yöresinde
yargı süreci nedeniyle
yıkımı bir süre durdurulan yazlık site,
yine yargı kararıyla
jandarma gözetiminde
yıkılırken;
mülk sahiplerinden
bazıları,
"hukuksuzluk" siteminde bulundu...
Elbette, mal canın
yongasıdır...
Emek vardır, alın teri vardır...
Ancak, sürece de
bakmak gerekir...
Geçmişte bölgede
yüzlerce evi yargı kararıyla "kaçak yapılaşma"
gerekçesiyle yıkan
Büyükşehir Belediyesi,
sıra özel yazlık siteye geldiğinde,
karşısına yargı kararı çıktı;
dozerler, kepçeler ve
kamyonlar kontak kapattı...
Çünkü, yargının "yürütmeyi
durdurma" kararına
rağmen belediye yıkım
yapamazdı...
Bu kez, Büyükşehir
Belediyesi
itirazda bulundu ve bir süre sonra
yargıdan yıkım kararı
çıktı. Belediye, bu kararı da
önceki gün uygulamaya koydu...
Belediyeye o gün "dur" diyen de
bugün "yık" diyen de yargıdır...
Buna rağmen, Büyükşehir Belediyesi,
bizlerin bilmediği bir "yargı tanımamazlık"
yaptıysa, sorumluları bunun hesabını
verir elbette...
Ancak; ister vali, ister milletvekili, ister belediye başkanı
ve isterse de üst düzey
yargı mensubu,
herkes yetki ve görevlerini
yasaların kendisine verdiği
sınırlar içinde kullanır...
Yani, ne milletvekili ne
vali ne belediye
başkanı ne de yargı mensubu
hukuksuz
uygulama
talebinde
bulunmaz!..
Bu, hem suçtur
hem de
ahlaki açıdan
doğru değildir...
Böylesi talepler,
o makam sahibine
aynı zamanda
itibar da kaybettirir...
Adalet herkes için
geçerliyse,
"Bulvarın üstü" diye tabir edilen
mahallelerde
gariban insanların
sonradan ilave ettiği
balkon ve benzeri yapıları
yıkan belediye,
"Bulvarın altı"
diye tanımlanan
bölgede kaçak yapıya
göz yumuyorsa,
orada haksızlık ve hukuksuzluk
vardır...
Adil yönetim,
herkese eşit
davranan
ve kamunun yararını
gözetendir...
Belediye başkanı, eski
tabirle "şehr-i emin"dir.
Mustafa Göktekin,
"şehr-i emin"i
aynen şöyle tarif eder:
" Belediye başkanı olacak kişi; toplumun üzerinde eminliği konusunda ittifak ettiği ve itimat ettiği , liderliğine güvendiği çalışkan, doğru sözlü ve sözünde duran, fedakar, azimli ve adil kişiliğe sahip içimizden birisi olmalıdır. Yani bizi bilen biri, biz gibi biri olmalıdır. Yapacağı işlerde, kimsenin değil sadece Hakk'a ve halka hesap vereceğini bilen; halkın menfaatlerini kendi menfaatlerinin bile önünde tutan gerektiğinde kendi binasını bile yıkmaktan çekinmeyen, kendi arsasını ve varlıklarını bile istimlak edebilecek kadar cesur bir adam olmalıdır."
Çok hoşuma gitti doğrusu...
Şimdi soralım;
belediye başkanını
yargı kararlarını uyguladığı için suçlamak;
bizleri toplumsal çürümüşlüğün
bir parçası haline dönüştürmez mi?..
Tuzu kokutmayalım lütfen!..