Yaşamda önemli süreç; dün, bugün ve yarın.
Okul, askerlik, evlilik, annelik, babalık, iş hayatı…
Hayat merdivenlerinin bir solukta çıkıldığı günlerden saçların renk değiştirdiği
Dizlerde gücün azalmaya yüz tuttuğu
Şairin ''Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden'' dediği günlere hızla ilerleyiş…
Sonunda 'Artık bu kadar yeter!' kararıyla emekliliğin kapıya dayanması.
…Ve geriye bakınca dudaklarımızdan dökülen
'Zaman ne kadar da hızlı geçmiş.'sözleri…
Süreç hakikaten o kadar hızlı ki…
Yaşamda asla geri gelmeyen kavram zaman gerçekten çok değerli…
Biliriz en iyi şekilde değerlendirilmesi, gelişigüzel tüketilmemesi gerektiğini. Ama geriye her bakıldığında hayıflanmaktan ''Keşke'' demekten geri durmayız.
O günlerde kazanılanları bugünlere taşımışsak, o hassasiyeti gösterebilmişsek bir nebze teselli olabiliyoruz.
Geçen yıllardan bugünlere taşınanlar, en az zaman kadar değerli…
Sadece anı yaşamanın yeterliliğine inanırsak, yazık olur geçen yıllara.
Hayat başlı başına bir okul, acı ve tatlı günleriyle fırsatlar sunuyor bize. Deneyim için, malzeme istemediğin kadar çok.
…Ve yılların yorgunlukları elbet var üzerimizde.
1990'lı yıllar; sekiz buçuk yıllık lösemiyle mücadelemiz.
O günlerin duyguları, düşünceleri, gözlemleri, beklentileri…
Lösemi dendiğinde akla hep negatif çağrışım oluşur ya.
İnsanların karamsar düşüncelerle bir daha rahata kavuşulamayacak duygusuna kapılarak 'Lanet olası bu günleri atlatabilecek miyiz?' sorularının arasında ümitlenmek isterken, sayısız gelgitlerle sağlıklı düşüncelerden yoksun kalındığı, akıllardaki soruların karşılığını ararken, huzursuz olunduğu günleri tüm hasta yakınları gibi bizler de yaşadık.
O günlerin kalıntılarını, olumluya dönüştürerek bugünlerde toplumla paylaşmaya çalışıyoruz.
O yılların kazanımlarına ihtiyaç o kadar çok ki..
Paylaşalım bugüne taşıdıklarımızı
Paylaşalım dostlukları, paylaşalım acıları, paylaşalım hayatı…
Yoksa yaşanan yıllar anlamsızlaşacak dostlar.
Hayat paylaşarak güzelleşiyor.
Kalın sağlıcakla.