Nefsinin
esiri olmuş
birtakım
kaypak vefasızlar;
üç kuruşluk
menfaatler için
toplumun değer yargılarına
vurdukları
hain darbelerinin
acısını,
günün birinde
kendi sırtlarında
hissedecek...
Ne haksız elde edilen şan-şöhret
ne başkalarının
hakkı çiğnenerek
oturulan makam ne de
fakir-fukaraya eziyet edilerek
kazanılan mal-mülk
onları kurtaracak!..
Cenaze cemaatleri,
anlayanına
çok şey anlatır...
Kimler geldi, kimler geçti?..
Kimler neydi ne oldu?..
Hz. Ali'nin
dediği gibi,
gönül almak için
gönül vermek lazımdır...
Bugünkü yazarı bilinmeyen öyküyü,
toplumdaki yozlaşmaya
rağmen
sevmekten
vazgeçmeyenlere
ithaf ediyorum...
* * *
"Bir gün bir felsefe profesörü, elinde birkaç kutuyla derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden kutuların birinde bulunan büyükçe bir mayonez kavanozunu kürsünün ortasına koyar ve içini ağzına kadar tenis toplarıyla doldurduktan sonra, öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.

Öğrenciler, hep bir ağızdan kavanozun dolduğunu söyler.

Bu sefer profesör önünde bulunan kutuların birinden çakıl taşlarını alarak kavanoza koymaya başlar ve her seferinde kavanozu çalkalar. Böylece çakıl taşları mayonezin içinde kayarak tenis toplarının arasındaki boşlukları doldurur. Bu işlemden sonra tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.

Onlar da 'Evet doldu' der.

Profesör, bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.

Öğrenciler de koro halinde 'Evet' der.

Bu sefer profesör, masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.

Öğrenciler güler!

Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'Eveeet' der. 'Ben bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım. Şöyle ki; bu pinpon topları hayatınızda önem verdiğiniz şeyleri temsil ediyor: Aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan diğer şeyleri. Diğer şeyleri kaybetseniz de bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.

O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek diğer şeylerdir. Şayet kavanoza önce kumları doldurursanız…' diye anlatmaya devam eder. 'Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey, hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.

Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle pinpon toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur.'

Profesörün konuşması bitince, bir öğrenci merakla sorar:

'Peki, o iki fincan kahve nedir?'

Profesör gülerek, 'Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır.'

* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...