Bir garip memleket olduk...
Hiç kimsenin
kimseye güven duymadığı
bir girdabın
içine doğru
sürüklenen
toplum,
kendisini ayakta
tutan
değer yargılarını
tamamen
kaybederse,
ne olacak?..
Bu millet, onlarca
kriz yaşadı, atlattı...
Dünyanın en önde
gelen
ekonomistleri,
bilim adamları
"nasıl oluyor?"
diye şaştı kaldı...
Ekonominin
kurallarını
altüst eden
şey,
toplumun paylaşma
ve dayanışma
duygusundan
başka bir şey değildi...
Ailesinde ve yakınında
darda kalana
kimi evini ipotek verip
kredi çektirdi;
kimi bileziğini kimi de
biriktirdiği
dövizini emanet bıraktı...
Ne senet ne çek
ne de protokol...
"Durumun düzelince
verirsin" sözü
yeterliydi...
Şimdilerde öyle şeyler
duyuyorum ki,
"bu kadar iyiliğe
karşılık, bu yapılmaz"
diye isyan ediyorum...
"Biz niye bu
hale geldik?"
demiyorum "getirildik"
diyorum...
Çünkü, lüks tüketimi
pompalayan
müthiş bir
algının içine itildik...
Marka sarhoşluğu
içinde
gereksiz harcamalarla
borçlandık...
Kredi borçlusu
insanlar,
bankaların icra takiplerinde...
Borcu borç olarak
kapatmaya kalkışınca,
bütçe gediği
daha da büyüdü...
Bankalardan kredi
alamayanlar,
merhametsiz tefecilerin
kucağına düştü...
İntihar olaylarının
çoğu, borç çıkmazı yüzünden...
Artık eskisi gibi kimse
kimseye destek veremiyor...
Çünkü, suistimaller
"güven" duygusunu
çökertti...
Bu ülke; en iyi yolları yapar,
dev hastaneler kurar,
dünyanın en büyük köprülerini
açar...
Bu ülke; büyük sanayi
hamlelerini de gerçekleştirir...
Ancak, bizi biz yapan
milli ve manevi
değerleri kaybedersek,
birbirimize yabancı
olacağımızı da
unutmayalım!..
Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Diyanet İşleri Başkanlığı
ve medya, ortak bir çalışma yaparak;
yeni nesli, israf ve lüks tüketim
cenderesinden kurtaracak
söylemler geliştirmelidir...
Yamalı pantolon
ve tornistan ceket giymenin
değil, pislik içinde
milletin karşısına çıkmanın
"ayıp" sayıldığı
günleri gören biri olarak,
endişelerimi dile getirmek istedim...
Gidişat iyi değil!..