Kayseri Vekili Ünlü Tarihçi Sayın Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu diyor ki:

'Meclis ile cumhurbaşkanı uyumu getirmez bu değişiklik.7 Haziran'daki gibi tek parti çoğunluğu olmazsa ne olacak? Ayrı telden çalan partiler yüzünden Meclis yasa yapamaz duruma gelmeyecek mi? Ne yapar o zaman Cumhurbaşkanı hükümeti? Devleti kararnamelerle yönetmek zorunda kalmaz mı? Bu da tek adam yönetimi olmaz mı?'

40 yıldır bu değişikliği savunan ünlü Anayasacı Sayın Prof. Dr. Burhan Kuzu da diyor ki:

'Bu sistem radikal grupları Meclis'e taşımaz. Partiler oy almak için denge adamlarını aday gösterir çünkü. Halkın çoğunluğunun oyuna ihtiyaç hisseden cumhurbaşkanı adayları da kendi partisi dışındaki partilerin taraftarlarına da hoş gelecek söylemler geliştirmek zorunda. Yalnızca belli bir kesime hitap etme yolunu seçemez ki! Nasıl oyunu çoğaltacak o zaman? Bu sistem uçları değil, uzlaşmacıları Meclis'e taşırken cumhurbaşkanı adaylarını da her kesime hitaba zorlar. Çatışmayı değil bütünleşmeyi getiren sistem getirdik.'

İki profesörün zıt bakışına insanlar ne tepki verdi dersiniz? Bence şaşkınlıkla donakaldılar. Niye? İki profesör iki farklı sonucu varsayarsa hangisinin haklı çıkacağı, çözümü çok zor bir denklem çünkü. Halk varsayımları, algılamaz! Hep işe, icraata bakar; kuvvetler ayrılığı var diye diye iş yapmaya karşı çıkanları, sistemi kilitleyenleri dışlar.

Muhalefet, kilitlemeye çalışmak yerine ufuk açıcı alternatif bir değişiklik tasarısı sunmalıydı. Sivil toplum kuruluşları devlette işlerinin yürümediği derdini yanan insanları dinlemekten bıktık diyorlar, daha hızlı hareket eden yönetim diyorlar. Buna cevap koysalar ya ortaya. Hizmet etme engellerini şu değişikliklerle kaldıralım niye diyemiyorlar inandırıcı bir üslûpla?

Halkın anladığı, onure olduğu dil işte bu! Sensin… Söz de karar da senin; sana daha iyi bir hayat sunabilmem için rahat hareket edebilme gücü ver, sonra da hesap sor.

Sayın Halaçoğlu Meclis kilitlenir de yasa çıkaramaz diyor da daha hızlı icraatın yolu şudur demiyor. Halkın beklentisi çözümsüzlük, çaresizlik değil ki(!) Dediği gerçekleşirse ne olur? Cumhurbaşkanı kararnamelerle icraatını yapar, hesabını da halka verir. Meclis'i kilitleyenler de bunun bedelini bir daha seçilemeyerek öder. Tarih yazıyor bedel ödeyenleri. Vekil seçilenin görebilmesi lazım bunu. Kurbanım baktığını gören göze! Kaldı ki Sayın Kuzu, dar bölge sistemine gideceğiz ki halkın tercihi olabilecek aklı başında insanlar gelebilsin Meclis'e diyor. Listelerin tepeden yapılmasından halkın şikayeti vardı. O da ortadan kalkacaksa tercih mührünün yeri belli değil mi?