Yakın zamanda Avusturya'da seyahat etmek isteyen vatandaşlarımıza yapılan kural tanımayan uygulamalar, Almanya ve akabinde Hollanda'nın hükümet yetkililerimizin orada yaşayan vatandaşlarımızla yapacak olduğu toplantılara izin vermemesi; gelişmiş ülkelerin üzerimize uygulamaya çalıştığı adı koyulmamış yaptırımlara taze örnekler.

Halkımızın yakından takip ettiği bu gelişmelere karşı ülkemizin iktidarı ve muhalefetiyle bir duruş sergilemesi ise birlik ve bütünlüğümüz açısından sevindirici bir gelişme. Gelişmiş ülkelerin şekil vermek istedikleri ülkelere karşı geleneksel metotlarından bir tanesi olan yaptırımları üzerimizde çok denediler, denemeye devam ediyorlar değerli okurlar.

Kıbrıs Barış Harekatında silah ve yedek parçalarına konulan üstü örtülü ambargo, bölücü terör örgütlerine karşı kullanılan ve parasını ödeyerek aldığımız tanklara kısıtlama getirilmesi, aklıma ilk gelen uygulamalar. Uluslararası kredilendirme kuruluşlarının ülkemizin kredi notu açıklamalarıyla yaratmaya çalıştıkları dalgalanma ve sıcak para hareketleri üzerinde durulması gereken finansal yaptırımlar.

Asıl önemli olan ve halkımızın büyük bir bölümünün ilgi alanına girmediği için gözden kaçan teknolojik yaptırımlar var değerli okurlar.

Teknolojik yaptırımlara en sıcak örnek, milli bir tasarımı ve lisansı milli olan Altay Tankı Projesiyle ilgili. Altay Tankı'nın motorunu üretecek olan TÜMOSAN firmamız, motor tasarım/üretim sürecinde teknik destek alabilmek için Avusturyalı AVL firması ile anlaşır ve tankların Türkiye tarafından diğer ülkelere ihracatında kısıtlama getirmeyeceğine ilişkin lisansı vereceğini taahhüt eder. Tüm bu anlaşmalar ve gelişmeler, Savunma Sanayi Müsteşarlığı bilgi, gözetim ve denetiminde gerçekleşir. Ancak gelin görün ki üretimine başlayabilmek için geri sayım yapılan Altay Tankı Projesiyle ilgili geçen haftalarda TÜMOSAN tarafından Kamuoyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) bir açıklama yapıldı. Açıklamada kısaca tank motoru tasarım ve üretimi konusunda yapılacak olan teknoloji transferinin bir ülke için teknolojik açıdan ciddi bir güç kazanımı olacağından dolayı Türkiye'nin bu gücü kazanamaması için Avusturyalı AVL firmasının teminatını yakmak pahasına taahhüdünden vazgeçtiğini, alternatif teknik destek için görüşülen Almanya, İngiltere, Güney Kore, İspanya, ABD, Ukrayna, Rusya, Japonya ve Kanada firmalarından destek alınamadığını , bu sebep ile projeden çekildiğini açıkladı.

Anlayacağınız Avusturya ve akabinde Almanya, İngiltere, Güney Kore, İspanya, ABD, Ukrayna, Rusya, Japonya ve Kanada bizim teknoloji açısından gelişmemize vize vermedi.

İşin açıkçası pek şaşırmadım.

Zira Samsun'un ve Türkiye'nin savunma sanayisinde yüz aklarından olan bir firmamızın üretim hızını neredeyse iki katına çıkarabilecek gelişmiş bir ölçümleme sistemini parasını ödediği halde İngiltere'den alabilmek için nasıl uğraştığını biliyorum. Yine makine ekipman imalatında Bursa'nın ve ülkemizin yüz akı bir firmanın benzer bir ileri teknoloji ürünü ölçüm sistemini Almanya'dan alırken çektiklerini biliyorum.

Bilmediklerim de cabası.

Çalışmak zorundayız, üretmek zorundayız. Katma değer ve yüksek teknolojiyi yakalayabilmek zorundayız.

Keyfiyet değil mecburiyet durumundayız.

Birbirimizi keserek değil birbirimizi tamamlayarak, birbirimize sarılarak ortak ideallerimize yürümek durumundayız.

Sağlıcakla

Kadir GÜRKAN