Bu konuyu günlük bir yazının alanı içine sığdırmanın mümkün olmadığının farkındayız.

Önemine binaen bu konuyu yazmaktan kendimizi alamadık. Çünkü Müslümanlar arasındaki ihtilafların temelinin düşünce disiplinlerini kaybetmelerinden doğduğuna inanıyoruz.

Herhangi bir konuda Müslümanca düşünmek demek, Allah'ın ve Peygamberinin emrettiği doğrultuda inanmak ve düşünmek demektir. Herhangi bir olay ve sorunla karşılaştığımızda, konu ile ilgili vahyin tespitini gözönünde bulundurmaktır.

Çünkü Müslüman, vahyin ortaya koyduğu doğruluk ölçülerini kayıtsız şartsız kabul edendir. Bu doğruların bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmeme gibi bir tercihi olamaz.

Vahyin getirdiği ilkelerin bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmeyen, tamamını kabul etmemiş gibi olur ve İslamın dışına çıkmış kabul edilir.

Aksi halde Müslüman H. Yazır'ın Tefsirindeki, '… velev ulemada olsun en cüz'i bir vaz'ı hüküm salahiyyeti(hüküm-yasa koyma yetkisi) tanımak, hatta bir zerrenin bile kendiliklerinden hakkını tebdil edebilecek(değiştirebilecek) bir irade ve kudret teslim eylemek Allah'tan başkasına bir hıssairububiyyet(ilahlık rütbesi) vermektir, Allah'tan başkasını rab edinmektir' ifadelerin durumuna düşer.(Elmalılı H. Yazır,C/2,2514_Tevbe Suresi,31. Ayetin Tefsiri)'

Yazır, aynı ayetin tefsirinde gerekli izahı yaparken şöyle der: '…Özetle Allah ne diyor diye düşünmeden, Allah'ın emrine tabi olmayı hesap etmeden tabi olmak dahi öyle bir şirk ve küfür demektir. Ve Allah'ı bırakıp başkalarına tapmaktır ki maalesef Yahudi ve Hristiyanlar böyle yapmışlar ve Haham ve Papazlarına rab dememişlerse bile rab gibi tutmuşlar, yasa koymada yetkili kabul etmişlerdir(a.g.e. S.2514)'.

Müslümanın vahye inanması ile yerine getirmesi(teorik ve pratik) arasındaki farkı iyi ayırması gerekir.

Müslüman, büyük günahlar dahil işlemiş olduğu haramların helalliğini savunmadıkça İslamın dışına çıkmış olmaz.

Buradaki inceliği ayıramayanlar ya da bilmeyenler çoğu zaman işlemiş oldukları günahlarından dolayı Müslümanları kafirlikle( dinden çıkmakla) suçlarlar ki böyle bir durumda suçlanan değil, suçlayan İslamın dışına çıkmış olur.

Burada esas olan vahyi, düşünce disiplinimizin temelinde referans olarak kabul edip etmemektir. Vahyin adil, güzel ve doğru olarak kabul ettiklerini kabul etmek, her ne olursa olsun yanlış ve çirkin kabul ettiklerini de yanlış ve çirkin kabul etmek Müslümanın temel inancı ve felsefesidir.

Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi alanımızın darlığı nedeniyle konu ile ilgili Ayet ve Hadisleri veremiyoruz.

İnşallah, 'İslam Dünya Görüşü' adlı eserimizde daha geniş boyutu ile görme dileğiyle Selam ve sevgiler…