Camiada
herkes bilir ki,
gazeteci
kardeşimiz, o malum fotoğrafla ilgili
gözaltına alınmamıştır...
Aradan10 yıl geçti. İnsan hafızası
zayıftır. Ancak;
"Üşengen" bazı arkadaşlarımız,
Dink cinayeti soruşturması nedeniyle
gözaltına alınan
gazeteci kardeşimizi o fotoğrafla
ilişkilendirmeye kalkışmışlardır...
O günleri, bir kere daha hatırlatmakta
yarar var...
Cinayet sonrası eşkali belirlenen Ogün Samast, İstanbul'dan
Trabzon'a gitmek üzere otobüse biner.
Jandarma istihbarat,
Samast'ın otobüsünü yakın takibe alır.
Samsun İl Jandarma
ve Emniyet istihbaratın şoförle kurduğu temas sonucu;
güzergahını değiştirmeyecek olan
yolcu otobüsünün,
otogara girmesi sağlanır. O sırada polis ve jandarma
birlikte otobüse düzenledikleri
operasyonla
Samast'ı yakalar.
Otogarın bulunduğu alan
jandarma bölgesidir. Olaya
Ankara karışır ve
jandarma karakolunda
düzenlenen
tutanak sonrası
Ogün Samast,
Emniyet Müdürlüğü'ne
getirilir...
Orada, Ogün Samast
katil değil de
kahraman gibi karşılanır...
Terörle Mücadele Şubesi'nin
çay ocağında,
Atatürk'ün
"Vatan mevzuubahisse
gerisi teferruattır"
sözünün yazılı olduğu takvimin
önünde, Türk Bayrağı'yla birlikte
fotoğraf ve video çekimi
yapılır...
Polis müdürleri,
jandarma uzman çavuşları ve
daha kimler varsa
orada Ogün Samast'la hatıra
fotoğrafı çektirir...
İşte o fotoğraflardan biri
DHA muhabiri İsmail Temiz'e ve
FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla cezaevinde bulunan Ercan Gün'e
verilir. Ercan Gün,
Samsun Yusuf Ziya Yılmaz
Otogarı'nın önünde canlı yayında, "Görüntüler, buradaki Jandarma Karakolu'nda çekildi"
diye konuşurken,
aynı anda Habertürk TV'den
arandım. Öğle saatleriydi. Canlı yayında,
Ogün Samast'lı görüntülerin; jandarmada değil,
Emniyet Müdürlüğü'nde
çekildiğini söyledim. Bütün gazetelerde
"jandarma" işaret ediliyor,
sorusuna ise "Herhalde bir yanlışlık var"
diyebildim. Çünkü kimin aklına
böyle bir senaryo gelirdi...
DHA, o fotoğrafı elbette
abonelerine de servis etti. Ve Posta hariç
hepsinin birinci
sayfasında görüntülerin
jandarmada çekildiği yazıyordu. Hürriyet de o gün "Kamera depremi"
başlığıyla haberi manşetten verdi. Hürriyet'in
manşetinin altındaki spotta da görüntülerin jandarmada çekildiği
ifadesi vardı...
Samsun'dan böyle bir bilgi
gelmese, Hürriyet'in yazıişlerindeki gazeteci,
neden polis yerine jandarma
ifadesi kullansın ki?..
Ogün Samast'lı o fotoğraf,
adeta "konuşan fotoğraf"tır ve altına
bir şey eklemeye dahi gerek yoktur...
DHA'nın babası da polis olan emniyet muhabiri
İsmail Temiz,
o fotoğrafın jandarmada değil,
emniyette çekildiğini
bildiği halde, neden İstanbul'a
doğru bilgiyi vermedi?..
Verdiyse o gece bu haberi kontrol edip,
sayfaya koyan nöbetçi yazıişleri
sorumlusunun ifadesine gerek vardır...
O fotoğrafın
hedef şaşırtmak
ve Ergenekon, Balyoz gibi
operasyonların
yolunu açmak için
servis edildiği Dink Cinayeti Davası'na
bakan Cumhuriyet Savcısı
Gökalp Kökçü'nün hazırladığı
iddianamede de yer alıyor...
Türk basınının
habercilikte
amiral gemisi olan
Hürriyet,
böyle bir haberde
eğer kasıt yoksa;
ayrıntıyı atlamaz!..
Malum fotoğrafın,
terörle mücadele şubesinde
çekildiği belirtilseydi,
Hürriyet'te de öyle çıkardı...
Doğru haberi o gün
sadece Haber Gazetesi ile
Posta yazdı...
Hatırlatmaya devam...
Jandarma Komutanlığı da
bu haberler üzerine açıklama yaptı ve
görüntülerin
kendi kurumlarında
çekilmediğini
kamuoyuna duyurdu...
Hatta, yasal yollara başvuracakları da
belirtildi...
Dink Cinayeti Davası'na bakarken
dosyanın soruşturmasından alınan
ve bir süre sonra
tekrar görev verilen
Cumhuriyet Savcısı Kökçü,
şifreyi çözmüştü...
Kanlı saldırının
faturası, milliyetçi ve ulusalcı
askerlere çıkarılacaktı...
Nitekim; BBP Genel Başkanı
rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun
Trabzon ziyareti
sırasında,
olayın azmettiricilerinden
olduğu iddia edilen Erhan Tuncel'in de
bulunduğu o fotoğraf,
kasıtlı olarak servis edilmişti...
Ermeni kökenli ve sol görüşlü
birini kim katledebilir ki?..
Amaç, bu hain saldırıyı
milliyetçilerin üzerine yıkmaktı...
Davanın ilk savcısı FETÖ kaçağı
Muammer Akkaş,
dosyayı içinden çıkılmaz hale getirmek için
elinden geleni ardına koymadı...
Şimdi yeni bilgiler ve belgelerle,
dava seyrine girmiş durumda...
Bu arada Radikal Gazetesi,
o fotoğrafın İsmail Temiz
tarafından çekildiğini
yazdı. O zaman Radikal Gazetesi'nin
başında, FETÖ'cü olarak bilinen
bir genel yayın yönetmeni vardı...
İsmail Temiz, bu fotoğrafı çektiyse
gazetecilik başarısıdır...
Burada sorulması gereken
soru, "Görüntülerin neden jandarmada çekildiğinin
ifade edildiğidir."
Zaten davaya bakan
savcı, bu fotoğrafın
algı oluşturmak için
verildiğini
kaydetmiştir...
O günlerde ses çıkmadı nedense...
İçişleri Bakanlığı müffettişleri
de sordu. Valilik'te polisler, jandarmalar
ve o muhabir dinlendi. Sonra duydum ki
o müfettişler de FETÖ'cü çıkmış!..
Araştırmacı-gazeteci Soner Yalçın,
iki yıl önce İsmail Temiz'i aradı. Şaşkındı. Asgari ücretli muhabir
İsmail Temiz, karşısına gazete patronu olarak çıkmıştı. "Fotoğrafları sen mi çektin" diye sordu. O da
"Temin ettim" dedi. Soner Yalçın, İsmail Temiz'in
adının geçtiği
11 Aralık 2015 tarihli
"O gecenin şifreleri" başlıklı yazısında,
aynen şöyle yazdı:

"Radikal gibi kimi gazeteler fotoğrafın DHA muhabiri İsmail Temiz tarafından çekildiğini yazdı!
Dün, Temiz'e sordum; 'Ben çekmedim, temin ettim' dedi.
Kim çekmişti?..
O günlerde DHA muhabirinin çektiği sanıldığı için soru üzerinde durulmadı.
Önemli bir ayrıntı daha vardı:
Cemaat medyası ve onun tarafından yönlendirilen sözde gazeteciler, ısrarla fotoğrafın çekildiği yerin jandarma karakolu olduğunu yazdı.
Jandarma Genel Komutanlığı 24 Ocak'taki yazılı açıklamayla, bu iddiayı yalanladı. Fakat…
Tartışmalar sürerken TGRT, 1 Şubat'ta bombayı patlattı; Samast'ın o gece çekilen videosunu yayınladı.
Habere göre, video jandarma karakolunda çekilmişti!
Jandarma, bu iddiayı yine reddetti: "Jandarma karakolunda çekildiği ifade edilerek TGRT televizyon kanalına servis edilmesi, bu tertibin arkasında olanların niyet ve maksatlarını göstermesi açısından son derece düşündürücü ve endişe vericidir.
Cep telefonuyla çekilen bu video, TGRT'ye nasıl ulaştı?
TGRT'yi kim yanılttı?
TGRT'nin başında olan gazeteci Doğan Şentürk ile konuştum. Haber merkezi toplantısında Star Gazetesi'ndeki fotoğrafa bakınca görüntünün bu videodan alındığını anlamış ve muhabirlerinden hemen görüntünün peşine düşmelerini istemişti.
Videoyu; İstanbul'dan Samsun'a giderek alan TGRT'nin polis muhabiri Ercan Gün oldu."

Saptırmadan
çarpıtmadan
devam edelim...
Mesele, o görüntülerin
nasıl temin edildiği değil;
yanlış algı oluşturularak,
yüzlerce asker, polis, siyasetçi, bilim adamı, gazeteci, yazar ve
işadamının
hayatını karartan
o kumpas
davaların açılmasına
yataklık edilip,masum insanların
hayatının savrulmasıdır...
10 yıl önce
cinayetin sıcağı sıcağına yazmıştım...
Cinayet; milliyetçi ve ulusalcı kadroların
üzerine atılmaya çalışılıyor, diye...
Nitekim, davaya bakan cumhuriyet savcısı,
bu cinayetin
FETÖ'nün ilk kurşunu olduğunu
belirtti...
Sorun, maşalar değil, onu
tutan ellerdir...
Yazık günah değil mi?..
Kaybolan yıllara ve hayatlara...
Şimdi birileri çıkmış;
araştırmadan, soruşturmadan
Dink cinayeti ile
ilgili ifadelerine
başvurulmak üzere gözaltına alınan
bir muhabir kardeşimizi,
o hain cinayetin
omurgası olan
malum fotoğrafla
ilişkilendirmeye çalışıyor...
Birilerini aklamak için
masum insanlara kara çalmak,
ahlaksızlıktır...