Rahmetli Bülent Ecevit'ten
duymuştuk,
o sözleri...
"Konuş dudakların varken daha..."
Terör örgütü
PKK'lı bir tetikçi
tarafından
uğradığı
silahlı saldırı
sonucu, 28 Şubat 1986 yılında
öldürülen
İsveç Başbakanı
Olof Palme'nin
cenazesinde
okunan
şiirin
dizesiydi bu...
"Konuş... konuş...konuş... dudakların varken daha"
bil ki borcundur konuşmak...
sana konuşmuş olanlara..."
Helga Hanschen'in
o duygu yüklü şiirini dinleyen
rahmetli Ecevit,
şöyle demişti:
"Bedelini göze alıp da askeri yönetim ve yasaklar tüm yoğunluğuyla sürerken, konuşmasa yazmasa idim, yıllar sonra Olof Palme'nin cenaze töreninde, bir İsveçli kızın ağzından (konuş konuş) diye seslenen o şiirini, eziklik duymaksızın dinleyebilir durumda olamazdım. Dudakları varken konuşmuş olanlara borcumdu konuşmak."
Bu konuşma,
"Laf olsun, torba dolsun"
kabilinden
değildi...
Anlatım zenginliği
ve derinliği olan
sözlerdi...
Rahmetli Demirel, Ecevit, Erbakan
ve Türkeş
birer belagat ustasıydı...
Vatandaş,
onlara inanıyordu...
Anlatımları, "Ağyarını mani,
efradını cami" idi...
Yani, eksiksiz bir
anlatım bütünlüğü
içinde,
halka hitap ederlerdi...
Mesela; o yıllarda "Laf ola beri gele"
olarak algılanan
rahmetli Erbakan'ın
sözlerindeki
derinlik,
ülkenin bugün yaşadığı
süreçte, daha
iyi anlaşılmıyor mu?..
1926 yılında
Mustafa Kemal Atatürk'ün
talimatıyla
Kayseri'de kurulan
ilk uçak fabrikası,
1954'te Erbakan tarafından
temeli atılan
ve 1956 yılında
üretime geçen
"Pancar Motor"
ve yine 1961'de Erbakan'ın da
aralarında bulunduğu mühendisler
tarafından yapılan "Devrim" adı
verilen otomobilin akıbeti...
Türkiye'nin,
Marshall yardımlarıyla
"montajcı"
hale getirilmesine
bir başkaldırıdır aslında
rahmetli Erbakan...
Lider olmak,
dünyanın hiçbir yerinde
kolay değil!..
Onları bir kere daha
rahmetle anarken;
beğenseniz de beğenmeseniz de
Recep Tayyip Erdoğan
dışında
hangi partinin
genel başkanı
için "lider" ifadesini
kullanmak mümkündür?..
Vekiller bir alem doğrusu...
Bazılarının ağzından
çıkanı,
kulağı duymuyor bile...
Mesela, CHP Milletvekili Hüsnü
Bozkurt'un, kendi insanını
düşman gibi gören o
sözleri...
Sağduyu sahibi
her insan,
tepki göstermedi mi?..
"Konuş... konuş... konuş dudakların varken daha"
dizelerinde
ifade edilen
"konuş" sözcüğü
bu değil elbette...
16 Nisan'daki referandumdan sonra
"evet" de çıksa
"hayır" da çıksa
Türk siyasi hayatında
çok şey değişecek!..
Halkın önünde dudaklarını oynatarak,
"konuşur" gibi
yapan "postmodern mandacılar"
gidecek, yerine
yüreğinden gelen
sesle, milletin hissiyatını
dile getirenler
gelecek!..
Çünkü, demokrasilerde
liderler, "mirasçı"
gibi değil;
zor koşulların
içinden alınlarının
akıyla çıkıp
gelir!..