Sayın Cumhurbaşkanı gençlerle buluşmasında, yıllardır devlet adamlarından duymak istediğim önemli bir söz sarf etti: Uzlaşma kültürü… Bizde dedi Batı gibi uzlaşma kültürü yok! Yok derken olması gerektiğini vurgulamış oluyordu tabi.

Sayın Kılıçdaroğlu da uzlaşmanın önemini vurguladı durdu başka bir televizyonda. Ancak uzlaşmanın gereğini yapmak için atılacak adımlar konusunda bir açıklama yapmadı ikisi de. Yine birbirlerini kusur ve suçlama söylemleriyle kamuoyunun gözünden düşürme yarışına girdiler. Belki siyasî rekabetin yarattığı ego patlamasının bir sonucu bu. Ama Sayın Cumhurbaşkanının işaret ettiği Batı niye bizim kadar kapılmıyor bu rekabetten esen sarsıcı, gerilim yaratıcı rüzgara? Bizim bilgelerimiz Batıdan daha mı az yani?

Mevlana'nın kusur bulmada gece gibi ol sözünün gereğini yapmak siyasetçilerimizin aklının ucundan niye geçmiyor hiç?

Barış tahammülü istiyor millet! Bu kültürü oluşturmak için iktidar, muhalefet… Başkan, bakan, vekil, kanaat önderi… herkes ama herkes özel bir çaba sarf etme yoluna gitmelidir. 40 yıl önce söyledim, yine söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim. Madem uzlaşma kültürü diyoruz ve özlüyoruz bunu, gereğini de yapalım artık. Yalnızca istemek, özlemek, yakınmak yetmez!

Özellikle siyasî eleştirileri belden aşağı kusurlayıcı, aşağılayıcı, suçlayıcı olmaktan çok acilen çıkarmamız lazım.

Söz gelimi… İktidar büyük kentlere şehir hastaneleri mi açıyor? Muhalefet iktidarı halkın gözünden düşüreceğim diye bu icraata elinde kanıtlayıcı bir belge-kanıt olmadan, yani havada kalacak şekilde vurgun, soygun, çıkar ilişkileri…vb. laflarla karşı çıkarsa ne olur? Lüzumsuz gerginlik ve bir sürü gereksiz laf üretmekten başka ne işe yarar bu? Yıllardır bu tür muhalefet dilinden kim ne kazandı ki? Ama şehir hastaneleri hizmeti zorlaştırıyor, onun yerine nüfus dağılımını da gözeterek çok donanımlı daha küçük hastaneleri yaygınlaştırmalıyız. Trafik tıkanmaz, hizmet kolaylaşır, vatandaşlar hangi semtte olursa olsun hastanelere kolay ulaşır…vb. gibi alternatifler göstererek eleştiri yapılırsa; herkes düşünür, acaba doğru mu der insanlar. Halk alternatifleri ciddî ciddi değerlendirir. Budur millî kazanım!

Eleştirilerin tümü çözüm ve alternatif önerili olmalıdır. Kusur bulma, aşağılama, horlama, suçlama çatışma ve tahrik kültürünü geliştirir. Bu da düşmanlarımıza bizi birbirimize düşürme senaryoları hazırlamayı düşündürür hep. Tarih böyle yazmıyor mu? 12 Eylül darbesini niye yaşadı bu millet? Yazık olmadı mı?

Hatalı bulduğunuzu alternatifini sunarak belirtir, rakibe tahammülü esas alırsanız barış kültürünün gelişmesine ve yaygınlaşmasına katkı yapmış olursunuz. Göz önünde olanların sorumluluğudur bu.

Barış için tahammül kültürü ve alternatif gösterici eleştiri!