Geçen hafta Manisaspor karşısında 1-0 öne geçen Samsunspor sahadan 2-1'lik yenilgiyle ayrılmıştı.
Elazığspor deplasmanında da senaryo aynıydı.
Murat'la öne geçtik, ikinci yarı 2-1 kaybettik.
Bu iki maç kazanılmış olsa, başka şeyler konuşabilirdik.
Her şeyden önemlisi de artık küme düşme korkusunu tamamen üzerimizden atmış olacaktık.

Maçta ilk yarı Samsunspor, rüzgarı arkasına alıp oynadı, ikinci yarı ise Elazığspor.
Tel tel dökülen Göksu takımın en kötüsüydü.
Oyunda kaldığı 74 dakika boyunca kaleye şut atmadı desem, inanır mısınız?
Bir forvet düşünün ki 74 dakika sahada kalacak, şut atmayacak, hakikaten inanılması zor bir durum.
Haliyle ilerideki forvetiniz topa 10 dakikada bir dokunup, oyunu o bölgede tutamayınca sürekli atak yiyorsunuz.
Maçın tek izahı budur çünkü futbolda en iyi savunma hücumda başlar, orada top tutamazsanız da sürekli atak yersiniz.

Osman Özköylü sonunda ağzındaki baklayı çıkarttı.
Manisaspor maçı sonrası söyledikleri için 'gitmeye yer alıyor' diye yazmıştım hafta içinde.
'Ben yazmıştım' demek için söylemiyorum ama öyle oldu.
Osman Hoca, bu kez 'sezon sonu kesinlikle yokum' dedi.
Allah yolunu açık etsin.
Samsunspor teknik direktörsüz kalmaz, kimse vazgeçilmez değil.
İşler ilk yarıda puansal anlamda kötü giderken etrafa gülücükler saçan,
taraftarlarla yemekler yiyen, hep olumlu ılımlı konuşan Osman Özköylü,
birkaç galibiyetten sonra neden bu kadar değişti onu merak ediyorum.
Bu iki taraftar küfür etti diye olacak bir şey değil, bana kalırsa farklı mevzular var.
Göz önünde olanlar her zaman eleştiriye zaman zaman tepkiye hazırlıklı olacak.
Bizim ülke olarak sorunumuz bu tepkinin dozunu ayarlayamamak.
Küfür tabiki kabul edilemez ama iki kişi sövdü diye de çekip gidilmez.
Çıkar kokusu yakında.
İşin ilginç tarafı,
bir gün önce Başkan Erkurt Tutu 'hocamızın arkasındayız' diyor,
bir gün sonra Osman Hoca 'ben yokum' diyor.