Dünyanın her yerinde etnik savaşlar ve yıkımlar yaşanıyor. İnsanlık kaybederken barbarlık yükseliyor. Bu durum, faşizmin yeni hali olarak değerlendiriliyor.

Teknolojiye taparken, aydınlanmayı, moderniteyi, düşünmeyi, eleştiriyi ve kültürü reddeden, eylemin düşünülmeksizin gerçekleştirilmesini savunan bu anlayış dünyaya egemen olmuş durumda. Goebbels'in de'ne zaman kültürden söz edildiğini duysam, tabancamı çekerim' dediği söylenir.

Son derece kısıtlı,ilkel bir sözcük dağarcığı kullanan,görüş ayrılığını ihanet olarak kabul edan ve farklılıklardan korktuğu için ırkçı olan,farklı olanları düşman gören,barışseverliği de düşmanla işbirliği olarak değerlendiren bu kitlenin yaşam kaynağı sürekli savaştır!..

Bireysel ya da toplumsal düş kırıklıkları yaşayan, ekonomik bir bunalım ya da siyasal bir aşağılanmadan rahatsız olan, toplumsal bir kimlikten yoksun insanlara, tek ayrıcalıklarının 'ırkçılık' olduğu benimsetilmektedir. Bunlar, kendilerini, uluslararası bir komplo saplantısıyla kuşatılmış hissetmekte ve 'mücadele etmek için' yaşamaktadırlar. Herkes kahraman olmak üzere eğitilmekte, ölüm kutsanmaktadır. Bu tavırlarıyla daha çok başkalarının felaketine ve ölümüne yol açmaktadırlar.

İktidarı demokratik yoldan değil, zorla ele geçiren bu grupların liderleri, gücünün kitlelerin zayıflığından kaynaklandığını bilmekte ve her yönetici kendi altındakileri hor görmektedir. Bu topluluklarda bireylerin birey olarak hakları yoktur; liderler onların sözcüsü gibi davranmaktadır.

Ekonomisi gelişmiş ülkelerde ırkçılık, geri kalmış ülkelerde ise bağnazlık olarak ortaya çıkan bu durum, dünyada onca acının yaşanmasına neden olmakta, artık Naziler, üniformalarıyla değil bu refleksleriyle ortada dolaşmaktadır…