Mevlana, "Salihlerin tembelliği, fasıkların hakimiyetini hazırlar." demiş. "İyi kimseler vazifelerini yapmazsa, günahkarlara fırsat doğar." diye anlayabiliriz, bu sözleri...

İranlı şair Firdevsi, aynı kanaati, "Tembellik, hür adamı esir yapar." sözleriyle ifade etmiş...

Eski zaman düşünürlerinin asırlar evvel söyledikleri, hiç şüphesiz bugün de aynen geçerlidir. Üçüncü dünya ülkelerinin vatandaşları fakirlik, iç savaş, sefalet ve sürgün gibi acılar çekiyorlarsa, bunun biricik nedeni o milletlerin yeterince üretmemeleridir.

***

Üretim denince akla sadece fabrikalarda, tarlalarda, maden ocaklarında ya da benzer işyerlerindeki mamuller, akla gelmemeli...

Zira fabrikada çalışan işçinin, tarlada alın teri akıtan köylünün, kömür havzasında kazma sallayan madencinin çalışkan oluşu, ulusal üretkenliği ancak bir yere kadar etkiler.

Asıl çalışkan olması gerekenler, o ülkenin münevverleridir.

Bir ülkeyi kalkındıracak felsefeyi ortaya koyabilecek olanlar, yine o ülkenin akademisyenleri, sanatçıları ve eğitimcileridir. Bu üçlü, adeta birer sacayağı gibi topyekûn kalkınmanın temel taşlarıdır.

Üniversitelerinde kaile alınacak bilimsel çalışmalar yapmayan, araştırma geliştirme faaliyetlerinde kifayetsiz kalan ülkeler, teknoloji fakiri olur. Kendi ilacını, cep telefonunu, tohumunu, motorunu, makinesini üretecek teknolojin yoksa mecburen başka ülkelerden ithal etmek zorunda kalırsın.

Uluslararası standartlarda sinema filmleri çekilmeyen, tiyatro oyunları yazılmayan, edebiyat kitapları basılmayan, sanat salonları boş kalan milletlerin - Atatürk'ün ifadesiyle söyleyelim - hayat damarlarından birisi kopmuş demektir. Edebiyatçılar, müzisyenler, heykeltıraşlar, ressamlar, tiyatrocular mesleklerinin hakkını veremezse; ülkenin ufku kararır. Demokrasi kültürü zayıflar, özgür basın rafa kalkar, milletin kafasını örümcekler basar.

İyi doktorlar, işletmeciler, hukukçular, diplomatlar, mühendisler, pilotlar, hemşireler, turizmciler, teknisyenler vs yetiştirecek eğitim sistemini kuramayan devletler, geri kalır. Tedrisattan başarıyla geçmiş meslek erbapları yetiştiremeyen ülkenin dış politikasından alt yapısına, sağlık hizmetlerinden ordusuna, adalet mekanizmasından turizmine kadar birçok alanda sıkıntılar kaçınılmaz olur.

Bütün bunların sonu, zaman içinde önce idari yapının kifayetsizliği, arkasından emperyalizmin memleketi talan etmesidir.

Geçmişte Afganistan, Irak ve Yugoslavya'da, günümüzde Suriye, Libya ve Ukrayna'da yaşanan acı olayları, biraz bu açılardan değerlendirmek gerekir.

***

Kendi memleketimiz için sorgulama yapmanın tam zamanıdır: Yeterince teknoloji geliştirebiliyor muyuz, sanat alanında evrensel çapta sayılabilecek kaç eser üretebiliyoruz, eğitim sistemimiz gençlerimizi rekabetçi dünya koşullarına uygun yetiştirecek seviyelerde mi?

Bu suallere olumlu yanıt vermekten uzaksak, çağdaş milletler seviyesinden giderek uzaklaşıyoruz demektir. Milletçe silkelenmenin zamanı gelmiş de geçmiş demektir!