Nüfusumuz 80 milyonu aştı ve herkesin kendince ciddîye alınması gereken sorunları var. Merkezi bir hükümet sistemimiz olması ve alt kademelere yetki devirlerinin yapılmaması nedeniyle yoğunluk oluşuyor yetki sahiplerinin çevresinde. Belli makamlara insanlar ulaşamıyor. Ulaşamayınca da önemsizlik, değersizlik duygusu sarıyor ruhları. İnsan tabiatında ilgi, iltifat görme ihtiyacı var çünkü. Bu gerçeğin farkına varsın artık geride hoş sada bırakmak isteyenler.

Halkın sesini iyi duyabilmek, insanları doğru anlayabilmek için makam mevki sahipleri özellikle de siyasetçiler sıcak iletişim ağı kurmalı. Benim gördüğüm kadarıyla bu ağı kuran yok denecek kadar az! Yoğunluk nedeniyle umursamazlık karanlığı gitgide yaygınlaşıyor. Çaresi yok mu bu karanlıktan çıkmanın? Var ama önce bunun istenmesi lazım. Yetki sahibinin çalışma ekibini iletişim eğitimi görmüş, yetkin kişilerden seçmesi lazım. İstenirse herkese cevap verilebilir. Cevapların olumsuz olması, hiç cevap vermemekten kötü değildir.

Bir ilin ilçeleri yakınlık durumu gözetilerek dörder beşer gruplanır. Sivil toplum kuruluşlarının liderleri vasıtasıyla düşünce, öneri, sorun değerlendirme komisyonları olurlar. Onlara herkes ulaşabiliyor çünkü. Sivil toplum liderlerinde biriken dertler, düşünceler, öneriler burada tartışmaya açılır. Değerlendirilir ve kararlara bağlanır, sonra da yetki sahiplerine ulaştırılır.

Böylece kamuoyundan haberdar olunur. Aday adaylığımda sivil toplum kuruluşlarının bu fonksiyonunu fark ettim. Çektiğim klip de bunun belgesi. Böyle bir sistemleşme makam sahiplerinin yoğunluğunu azaltır elbette ama tamamen ortadan kaldırmaz. Yine vatandaş ilgi ve iltifat görme istediğiyle makamların kapısını çalar, bunu engellemek mümkün değildir. O zaman ne olacak?

Yetki sahibinin ekibi sözünü ettiğim görüşme isteklerini tatlı bir dille kayda alacak ve mutlaka size bu konuda yardımcı olunacak, gereken neyse yapılacak… gibi cevaplar verecek. Ancak asla muhataba dönmemezlik edilmeyecek. Bu geri dönüş, ekibin mensuplarıyla olmayacak yalnız. Yetki sahibi belli bir süreçte muhataplara bizzat telefonla veya yüz yüze kendisi dönecek. Bu, değer verdiğini belli etmektir. Talep gerçekleşmese dahi değer verildiğini gören vatandaş incinmemiş olur. Buna sıcak iletişim ağı diyorum ben!

Zaman yeter mi? Denedim, istenirse olumlu-olumsuz cevap vermek için zaman yaratabilmek mümkün. Yorucu olmaz mı? Olur. Ancak yetki sahibi herkesin kamuoyunda olumlu etki yaratabilmesi bu fedakarlığı yapabilmesine bağlıdır. Bunu yapamayacak olanların yetki sahibi olmaması gerekir. Elele demokrasimizi geliştirmeye katkı yapmış olurlar böylece.

Sıcak iletişim ağını, Ordu halkınca model gösterilen Sayın Ergün Taşçı ile önceki yıllarda bakanlık da yapmış Samsun vekili Sayın Ahmet Demircan kurmuş. Bunu çok kişiden duymakla kalmadım; bürolarındaki telefon konuşmalarına, ziyaretçileriyle sıcak iletişimlere tanık olarak anladım. Haklarında bir kişiden dahi ulaşamadım yakınması duymadım. İkisini de kutluyorum. Demek ki sıcak iletişim ağı isteniyorsa kurulabiliyor.

Yoğunum diyenlere biraz daha sabır ve gayret diyorum. Sıcak iletişim ağı kurmadan ne iyi yönetici olunur ne siyasetçi ne de lider. Çok önemli bu!