Nasıl bileceğiz, hele de gücü temsil ediyorsak, temsilden de öte elimizde tutuyorsak. Ve herkes biat ediyorsa! Bize mi yoksa güce mi biat ettikleri çok mu önemli sanki! Ne değişir ki bize ya da elimizde tuttuğumuz güce biat etseler.

Çok şey değişir. Güce biat, ya korkuya ya da çıkara dayanır. İnsana biat ise adamlığa, vefaya, bir inanca, bir fikre ve bir ideale dayanır. Biri adamdır diğeri kul, biri dosttur, külfette vardır, hatta ölüme bile gider. Diğeri ise salt refahtadır, makamdadır, parada puldadır. Çıkarcı ile dost arasındaki fark da budur işte. Biri seninle asılır diğeri ilk zorda ya da yeni bir efendi bulduğunda seni satar.

Dost uyarandır, dost yeri geldiğinde 'bu yanlış' diyebilen, yeri geldiğinde karşı çıkabilendir. İtiraz eden, karşı fikri söyleyen ama ortak karar alındıktan sonra da pazara değil mezara kadar birlikte yürüyebilendir. Dostun konuşmasına, uyarmasına, itiraz etmesine, farklı görüşleri dillendirmesine ve sonunda ortak karara varılmasına İslamda 'meşveret' denir, Türk dünyasında ise 'kurultay'. Osmanlıda ikisi bir kelimede birleşmiş 'divan' olmuş.

İster meşveret meclisi deyin adına, ister kurultay, ister divan, hiç fark etmez; en merkezdeki kudretli ile en uçtaki serhat beyinin hatta hiçbir unvanı olmayan güngörmüş serhat gazisinin aynı ortamda özgürce ve de dürüstçe tartışmasıdır asıl olan. Bedir öncesidir, Hazreti Peygamber 'harp taktiğini' açıklarken; sahabe, 'Bu kendi fikrin midir yoksa vahiy midir' diye sorar. Vahiy değildir, itiraz ederler, tartışırlar.

Nasıl Osmanlıdan önceki Türk tarihi bir kurultaylar tarihi ise Osmanlı tarihi de bir suyun geçilmesinde, bir palanganın kuşatılmasına kadar kurulan ayak divanlarının tarihidir bir bakıma. Büyük divanlar işin üst tarafı. Halkın hünkara elini kolunu sallayarak ulaştığı ve en kudretli sanılan kimseleri hünkara çekinmeden şikayet edebildiği büyük divanlar. Sadece devlet aklının değil aynı zaman adaletin de tecelli ettiği mekanlar.

İster meşveret deyin, ister kurultay, isterseniz divan deyin, esası katılımdır ve esası fikirlerin özgürce söylenmesidir. Fikrini özgürce açıklayana düşen de kendi düşüncesinin tersi de olsa çıkan ortak karara sonuna kadar sadık kalmaktır. Dostlukla itiraz, sadakatle özgürlük ikiz kardeştir benim inancıma göre.

Sadakat erdemse eğer o erdem ancak ve ancak sözünü sakınmayandan beklenir. Konuşmaktan korkan ya da karşısındaki güç sahibini kızdırmaktan çekinen ya yalan söyleyecektir ya da ilk fırsatta ihanet edecektir. Yalaka ile dost arasındaki fark öncelikle adamlık farkıdır.

Ben liderim diyene de dost gereklidir yağcı yalaka değil. Uyaran, itiraz eden, 'bu yanlıştır' diyen, diyebilen, yürek, akıl ve bilgi sahibi dost gerek. Eskiler ikaz derlerdi şimdikiler uyarı diyor. Testi kırılmadan önce yapılması gerekendir ikaz ya da uyarı. Testi kırıldıktan ya da yine eskilerin deyimiyle Basra harap olduktan sonra ağlamak sızlamak neye yarar ki?

Haysiyetli kalemlerin seviyeli uyarılarına, bir de bu gözle bakmakta yarar var.