'Bir çocuğun elinden şekerlemesini alırsanız, o, geriye kalanları da fırlatır. İnsanların derinlikleriyle oynamayın!..' diyor Akira Kurosawa.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Türkiye 21 Temmuz'dan beri olağanüstü hal (OHÂL) koşulları altında yönetiliyor. OHÂL üç kez uzatıldı. Darbe girişiminden bugüne 24 kanun hükmünde kararname (KHK) yayınlandı.

OHÂL'de KHK'lar ile 102 bin 152 devlet memuru ihraç edildi. Görevden ihraç edilenler, sadece FETÖ ile ilişkilendirilen memurlar değil. 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' bildirisine imza atan 372 akademisyen ile muhalif memur ve öğretmenler de KHK'lar ile ihraç edildi. Bunlar, ülkenin değişik yerlerinde kent meydanlarında, açık alanlarda çeşitli oturma eylemleri ve basın açıklamalarıyla uğradıkları haksızlığı ve seslerini yetkililere duyurmaya çalışıyor, 'İşimi geri istiyorum!'diyorlar.

Nuriye ve Semih, bunlardan sadece ikisi. Ankara'da, İnsan Hakları Anıtı önünde, uzun süre oturma eylemi yaptılar. Seslerini duyan olmayınca, 'açlık grevi' ne başladılar.(Bu eylem, genellikle kapalı dönemlerde cezaevlerindeki mahkumların başvurduğu bir eylemdir oysa.Ülkemizde hak aramanın geldiği aşamayı göstermesi açısından da anlamlı!) Eylem kritik aşamaya gelince hem yurtdışından hem de yurt içinden bu insanların ölmemesi,seslerinin duyulması,görevlerine iade edilmesi için tepkiler gelmeye başladı…

Yetkililer, önce oturma eylemi yapılan anıtın çevresini bariyerlerle kapattı. Sonra destek vermeye gelenleri gözaltına aldı. Baktılar olmuyor, bu kez Nuriye ile Semih'i gözaltına aldılar.Onlara, 'hangi örgütten olduklarını, eylemi kimin finanse ettiğini (açlık grevi nasıl finanse edilirse),yeniden bir 'Gezi' yaratma niyetlerinin olup olmadıklarını sordular. Kamu yararı görülmüş olacak ki tutuklandılar!..

Onların oturduğu yerde, 'serbest bırakılsınlar!'diyen çocuklar, ateş yakıp türküler söylemeye başlayınca, Ankara Valiliği, türkü söylemeyi de yasakladı!

Oysa bu topraklar, türkü söyleyenlerin yasakları koyanlardan kalıcı ve güçlü olduğunu, Pir Sultanlar, Köroğlular, Nazımlardan öğrenmiş çocuklarla doludur.

Hani 12 Eylül'ü anlatan bir film vardı.İçeriden çıktıktan sonra sürgüne gönderilen bir gazeteciye pencereden gülerek el sallayan,umudu ve gelecek güzel günleri müjdeleyen bir çocuk vardı ya: 'Sen yine türkülerini söyle!..'

Alpaslan ÇEPNİ