Sahilde yürüyorum...

Halk İskelesine gelince durdum!

Zira iskelenin üzerinde'Halk İskelesi' yazısı kaldırılmıştı.

Şaşırdım!

***

Hava güzeldi.

İskelede balık tutan insanlar vardı…

Misinasına yem takanlar…

Üçer beşer istavrit tutanlar…

Bisiklet süren çocuklar…

Aheste turlayan insanlar…

Kumsalı usulca, yalayan dalgalar…

Dalgalar üstünde uçuşan martılar…

Ve bir kuğu gibi yüzen Samsunum gemisi…

Görülmeye değerdi…

O an, yanıma gazeteci arkadaşım geldi.

Hal hatır derken:

-Hocam Ramazan Ayı ile ilgili bir röportaj yapabilir miyiz sizinle. -dedi.

-Üniversitemizde Prof. Dr. Mehmet Okuyan hoca var, onunla yapsan daha iyi olmaz mı? dedim.

-Hocam sanat yönünden; Karagöz'ü, Hacivat'ı konuşacaktık.

-Ramazanda Geleneksel Tiyatromuz diyorsun yani.

-Evet hocam.

-Başka bir gün yapsak, şimdi randevum var da!

-Bir resim çekinelim o halde hocam, yan yana hiç resmimiz yok!

-Olur.

Bisiklet yolunda yürüyen gencin birine fotoğraf makinesini verdi.

Halk İskelesini arkamıza aldık.

Yan yana durduk.

Sağ elimi kalbimin üzerine koydum.

Poz verdik.

Fotoğrafımızı çeken gence teşekkür ettik.

-Sanatçı duruşu yaptık hocam!-dedi.

-O, nasıl oldu? dedim.

-Dik, durduk ya!

-Biliyor musun üstat?

-Neyi hocam?

- Sait Faik, gazetede işe girmek isterken; başyazar sormuş:

'Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz?'

-Sait Faik demiş ki:

'Haksızlıkların olmadığı bir dünya… İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya… Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin, hiç bulunmadığı bir dünya… Sokaklarda sefillerin olmadığı bir dünya… Kafanın, kolun, çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya… İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler yazmaya salahiyetle kıvranan adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya…'

-Yani hocam?

-Sanatçı duruşu, dedin ya; işte onun için dedim. Anladın sen onu! Bak iskeleden -Halk- yazısını kaldırmışlar!

-Sahi ya hocam!

-Gazetecisin araştır! Yarın bir gün ulusal basına transfer olacaksın.

-Araştırırım hocam; ya röportaj?

-Alo dersin, sorularını cevaplarım.

-Tamam hocam arayacağım sizi.

-Müsaadenizle şimdi.

-Müsaade sizin hocam.

Tokalaşıp ayrıldık.

***

Evet, Ramazanın ilk günü, sahilde yürüyorum.

Başımı çevirip Halk İskelesine bakıyorum.

İskelenin billboardunda Belediye Başkanının adı yazıyor.

Şaşırmıyorum!

Çünkü,Haydarpaşa'da trenden inen Ramazan'ın karikatürü aklıma geliyor.

Mahya'da:

'Hoş geldin Ramazan' yazısını görünce:

'Hoş bulduk' demesine tebessüm ediyorum.