Dünya'da kıymeti hiç azalmayan ve istikbalde de azalmayacak bir ürün varsa, o da 'bilgi' olsa gerek… Ezelden beri bilgiyi üretmek zor olmakla beraber, günümüzde 'işe yarayan, doğru, etkili' bilgiyi üretmek çok daha pahalı ve emek isteyen bir iş haline geldi.

Bunun çeşitli sebepleri var:

Birincisi, keşfedilecek bilgilerin büyük bölümünün önceden bulunması, geriye sadece zor ulaşılabilen ve sadece nitelikli konularda işe yarayacak bilgilerin kalmış olması…

İkincisi, nitelikli bilgiyi üretebilecek laboratuvar ve diğer bilimsel tesislerin çok pahalı olması, dahası burada istihdam edilecek kalite ve nicelikte insan gücü yetiştirmenin zor ve maliyetli bir iş olması…

Üçüncüsü, internet ve sosyal medya gibi bilgiye kolay ulaşım kanallarının açılması, ancak bunun eksik, yanlış ve kirli bilgi enflasyonuna sebep olması…

Özetleyecek olursak, önce hangi stratejik bilgiye ihtiyacımız olduğunu bileceğiz. Sonra bu bilgiye ulaşmak için gerekli insan gücü ve teknik olanakları bir araya getireceğiz. Son olarak da edindiğimiz bilgiyi kirletmeden kullanmayı başaracağız.

Bu üç sacayağını bir araya getirmek için, reel sektörün ihtiyaçlarını bilmek, doğru eğitim almış uzmanlara yeterli teknik araştırma koşullarını sağlamak, elde edilen stratejik bilgiyi insanlığın işine yarayacağı bir formata sokmak gerekiyor.

Bunları bir araya getirirseniz stratejik bilgiye ulaşabilir, sonra da edindiğiniz bilgiyi ekonomik bir değer haline getirebilirsiniz. Bu iş, zor ve pahalıdır. Ama buna katlanmazsanız, bu defa başkalarının ürettiği stratejik bilgileri ve bilgilerle geliştirilen teknolojileri çok daha büyük maliyetlerle satın alıp son kullanıcı haline gelirsiniz.

Ne yazık ki Türkiye, çok uzun zamandır stratejik bilgiyi yeterince üretemiyor ve bunu güncel hayata adapte edemiyor. Bu nedenle tüketim toplumu sarmalına kendini kaptırmış gidiyor.

Üniversite ve Bilgi Üretimi

Bizde bilgiyi üretmek deyince akla doğal olarak önce üniversiteler geliyor. Bu bir yanılgı… Zira sadece Türkiye'de değil tüm dünyada üniversiteler, bilgi üretmekten ziyade 'yetişmiş nitelikli insan gücü üreten' tesisler haline gelmiş durumda…

Çok az üniversitede gerçek manada bilimsel çıktı üretiliyor. Bunu da dünyada 7-8 ülke ve bu ülkelerin bilinçli desteğine haiz yirmi – yirmi beş üniversite yapabiliyor. Diğerleri, mevcut bilgileri evirip çevirerek yeniden ve başka formatta servis etmekten ziyade pek bir katkı üretemiyor.

Hele Türkiye'de üniversite açmak deyince amaçlanan bilgi üretmekten ziyade kurulduğu yerleşim merkezinin ekonomisini canlandırmak olduğundan nice kabiliyetli bilim insanları, aradıkları profesyonel çalışma koşullarını bulamıyorlar.

Stratejik Araştırma Merkezleri

Reel sektörler, ihtiyaç duydukları stratejik bilgilere üniversiteler vasıtasıyla ulaşmakta zorluk yaşadıklarından başlarının çaresine bakmayı tercih ediyor. Bu nedenle bütün dünyada olduğu gibi bizde de birçok özel firma, kendi ar-ge çalışmalarını yapabilecekleri tesisler kuruyor ve buna göre eleman istihdamına gidiyor.

Ancak stratejik bilgiye ulaşmak, bazen laboratuvar koşullarında da mümkün olamıyor. Sözün gelişi bir tekstil firmasıysanız, müşteri talepleri, moda tasarımı, pazardaki gelişmeler, satın alma pariteleri ve rakip firmaların faaliyetleri gibi birçok bilgiye sahada ulaşabilirsiniz.

Bu tür bilgileri derlemek için 1950'lerden itibaren önce ABD'de, sonra Batı Avrupa ülkelerinde, şimdilerde ise tüm dünyada 'stratejik araştırma merkezleri' ya da 'düşünce kuruluşları' oluşturuluyor. Bir tür serbest fikir üretim ofisi gibi çalışan bu merkezler, faaliyet amaçlarına göre arama konferansları, düşünce atölye çalışmaları, analiz raporları, stratejik ve spesifik eğitimler, kamuoyu ve pazar araştırmaları, müşteri memnuniyet anketleri, marka yönetimi, marka tanınırlığı, danışmanlık gibi birçok hizmet üretiyorlar.

Türkiye'de de son yıllarda bu konuda ciddi aşama kaydedildiğini sevinerek görüyoruz. Her ne kadar Rusya'nın 'Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi' ya da ABD'nin think thank kuruluşları kadar kamusal destek alamamış olsalar da belli alanlarda hizmet üreten ciddi düşünce kuruluşlarımız oluştu.

Samsun'da Bir Düşünce Kuruluşu

Karadeniz Rumeli Dernekleri Federasyonu (Kardef) geçen hafta içinde aldığı bir kararla 'Karadeniz Rumeli Stratejik Araştırmalar Merkezi' adıyla bir düşünce kuruluşunun temelini attı. Samsun Mübadele Derneği'nin oluşturduğu güçlü akademik altyapıyı bir üst seviyeye taşımayı hedefleyen bu düşünce kuruluşu, sadece Balkan Ülkeleri ve Türkiye'de değil, Karadeniz havzasındaki Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan gibi ülkeleri de kapsayan bir sahada fikir ve bilgi üretmeyi amaçlıyor.

Samsun merkezli bu sivil düşünce kuruluşu, ekonomi, kültür, ticaret, siyaset, eğitim, spor gibi birçok alanda uzman kişi ve kuruluşlarla ortak proje üretmek, bilgiye erişmek, strateji geliştirme konusunda danışmanlık ve eğitim hizmetleri vermek için çaba gösterecek…

Bakalım kendi kısır dünyasını bir türlü kıramayan Samsun'dan dünyaya, en azından yakın coğrafyada bulunan komşulara bir pencere açmayı amaçlayan bu kuruluş, ne kadar faydalı olabilecek…

Hep beraber yaşayıp göreceğiz…