Geçen hafta, doksanlı yılların başlarından bu yana tanıdığım bir girişimcimizle Samsun'a birlikte dönüş yaptık. Uzun zamandır baş başa sohbet edemediğimizden zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Ben sustum genelde o anlattı. Nerelerde yatırım yapıyor, satış ağını nasıl genişletiyor, mavi okyanuslarını nasıl oluşturuyor vs vs.

Yazımda ondan bahsederken girişimci kelimesini bilerek kullandım zira işadamı kelimesi onu tanımlamaya yetmiyor. Zira onu tanıdığım yıllarda da yenilikçi, ezber bozucu yaklaşımları olan, enerjisini işine ve ekibine pozitif olarak yansıtmasını bilen, yaşadığı ve yaşamak istediği dünyayı iyi tanıyabilen, yaptığı işi severek yapan azimli bir kişiydi. Böyle olunca başarının gelmesinden doğal bir sonuç olmamıştı.

Satıştan üretime geçerken, ihracata yönelirken, farklı sektörlere girerken iyi analiz yapması , planlamaya önem vermesi ve finansmanı iyi yönetmesi , çalışırken profesyonelleri tercih etmesi onu rakiplerine göre avantajlı konuma getirmişti.

Bir de ihracatta kendi mavi okyanusunu oluşturabilmiş olma konusu var ki iyi irdelenmesi gereken bir operasyon. İlk etapta Türk Cumhuriyetlerinde başlayan arayışlar ve detay çalışmalar sonucunda oluşturulan nüve ülkeden, Afrika kıtasında oluşturulan mavi okyanusa kadar başarılı bir dış ticaret operasyonu.

Günümüzde iş dünyasının çözmek zorunda olduğu denklemlerin başında rekabet, yüksek yatırım düşük kar marjı ve verimlilik gelmekte. İşte bu perspektifte konuya baktığımızda Mavi Okyanusların önemi kendiliğinden ortaya çıkmakta. Mavi Okyanuslarda rekabet kızıl okyanuslara göre daha düşük yoğunlukta seyretmekte. Daha düşük teknoloji içeren yatırımlarla daha yüksek kar marjlı satışlar mümkün olabilmekte.

Gelişmiş ülkelere yönelik süren rekabet ortamında eşitlik durumunda olabilmemiz için Mavi Okyanuslarımızda olgunlaştıktan/güçlendikten sonra kızıl okyanuslara geçmemiz gerekiyor.

Sağlıcakla