Büyük davalar kişisel çıkarların üstünde tutulur. Ancak o davaların ileri gelenlerinin çok hassas olmaları gerekir. Kitleler, onların maddî-manevî kişisel çıkarlarının peşinde olmadıklarını hissedebilmeli. Tüm tartışmalara, tepkilere rağmen gönülden gönüle giden gizli yolun çakıl ve dikenlerle kapanmaması lazım.

Sayın Cumhurbaşkanı ile geniş kitleler arasında merhum Neşet Ertaş'ın nağmelerindeki gönülden gönüle giden gizli yol, 15 yıldır süren bütün karalamalara rağmen tertemiz duruyor. Referandum sonucunda millet kendilerine olan itimadını bir kere daha gösterdi. Ama bir metal yorgunluğu olduğu, kitlelere gönül yolu açılması gerektiği bizzat kendileri tarafından dile getirildi. Bu yolun açılması için de kollar sıvandı, yeni kadrolar kuruldu. Hayırlı olsun. İnşallah yol üzerinde 15 yılda biten dikenler, oluşan çukurlar kaldırılır ortadan. Zor iş ama başarılabilir. Yeter ki köşe kapmaca oynamaktan vazgeçilsin!

Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, inançla yürekle davasına bağlığını sürdürmek isteyen aday adaylarına, sivil toplum kuruluşu mensuplarına ilgi göstermek, onları can kulağıyla dinleme gücünü göstermektir.

Belli kişilerin kürsülere çıkıp beden diline yansıttığı kibirle 'yaptık mı yaptık, sürekli fikir söylemeniz gerekmiyor, sadece bizi takip ediniz(!)' mealinde konuşmalardan kaçınması, herkese kapımız ardına kadar açık, kim ne diyecekse dinlemeye hazırız demesi lazım. Gönül yolunda yürümek isteyenlere biz icracı, siz şakşakçısınız; bu davanın kaymağı bize, kimi yutacak-kimi yutkunacak mesajı verilmemesi lazım samimiyetle. Öyle sahaya inip el sıkmakla, sırt sıvazlamakla sonuç alınmaz artık. İnandırıcı gerekçelerle insanların derdine derman olmaya çalışıldığının hissettirilmesi çok önemli. Gerekirse randevu kapıları gece geç saatlere kadar açık tutulmalı. Merkezde, il ve ilçelerde sıcak iletişim ağını açık tutabilecek yetkililerin titizlikle seçtiği gönül yolu temsilcileri lazım.

Vebal romanımı konu edildiği Radyo TRT Haber programında muhalefetin iktidarla mücadelesi hakkında düşüncem sorulunca şunu söyledim:

Bütün dünyanın hedefi olduğumuz son siyasî gelişmelerden belli. Muhalefetin de kitlelerle gönül yolunu kurması şart artık. Eleştiriler asla ülkemizi hedef seçenlerin ekmeğine yağ sürmesin. 12 Eylül öncesi siyasetçilerin suçlayıcı açıklamalarının sağ-sol çatışmalarını nasıl körüklediğini yaşadık, gördük. Neyi hatalı buluyorsak ona alternatif göstermenin ötesinde karalayıcı aşağılayıcı söylemler üretmeyelim. İktidar da bu söylemlere kışkırtıcı cevaplar vermemeli; mantıklı gerekçelerle ortamı yumuşatmalı. Hele hele millî davalarda iktidar-muhalefet çatışması olduğu mesajı asla verilmemeli. Otlak yerde çıkan yangınla içten çıkan düşmanın baş edilmezliğini dile getiren Manas destanımızın bu öğüdüne dikkat edelim lütfen. İç düşmanlık yangın körüğüyle, terör tuzağının küresel dış düşmanların son devirdeki tezgahı olduğu ayan beyan ortada değil mi? Düzenli orduyla savaş yok artık, terör ve iç düşmanlık körüklemeleri var. İran'daki terör, niye Katar krizinin hemen ardından geliverdi acaba? Millî birlik ve beraberlikle bütün güçlükleri yendiğimizi hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım, iç düşmanlıkları körükleyici söylemlerden kaçınalım hep. İç barış diyorum, iç barış… iç barış!

Allah millî birlik ve barış diyen, kitlelere gönül yolu açma çabasındaki bütün dava adamlarına kolaylık versin!