Ne insanlar

var bu dünyada...
Allah'ın adını ağzından düşürmeyip,
ayak üstü 40 yalan söyleyen,
insanlara iftira atan,
tüyü bitmemiş yetimin
hakkı bulunan devlet malını
hortumlayan,
seks tuzağıyla
şantaj yapan,
mekanlarında kalan
kızları kumpas için
peşkeş çeken, avanta vermeyenleri
saf dışı eden ve daha birçok
melanetin
içinde olan...
Ve bu hastalıklı ruhlarıyla
Müslüman
kisvesinde
aramızda dolanan...
Ahmet Arif,
"Adiloş Bebe" şiirinde
şöyle demişti:
" Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü..."
Ne söylerlerse söylesinler
ne yazarlarsa yazsınlar
millet; bu Allah'tan korkmaz,
kuldan utanmazları
tanıyor artık!..
Allah'la aldatanları,
gelecek nesiller de tanıyacak
ve bu hainlerin
tuzağına düşmeyecek...
M.Fatih Çıtlak'ın,
bugün yaşananlara
ışık tutan
öyküsüyle başbaşa bırakıyorum sizleri...

* * *

Hz. Süleyman, Hz. Davud'un
on dokuz oğlundan biridir.
Babası, Süleyman'ı çok çok severdi. Çünkü o daha küçükken
insanlar arasında isabetli ve doğruluğuyla babasının gözüne girmişti. Bu yüzden on iki yaşında olduğu halde babası Hz. Davud'un vefatından sonra hükümdar olup, ülkesini yönetmeye başlamıştı.
Günün birinde,
kanadı kırık bir kuş,
onun huzuruna gelerek,
derviş kılıklı avcıdan
şikayetçi oldu.
Hz. Süleyman, o avcıyı huzura çağırttı ve
sordu: "Neden kuşun kanadını kırdın?"
"Sultanım" dedi avcı. "Allah bu kuşu emrimize verdiği için
avlamak istedim. Önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Sanki, 'Gel beni tut, ne istiyorsan yap' diyordu"
Bu sözler üzerine,
Hz. Süleyman,
"Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sonuçta sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı, diye şikayet ediyorsun"
dedi kuşa...
"Efendim" diye söze başlayan kuş,
"Ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım. Fakat bundan bana zarar gelmez, diye öylece bekledim"
dedi.
Hz. Süleyman, bu savunmayı beğenmişti. Kuşu da haklı bulmuştu. Kısasın yerine gelmesi için
"Kuş haklı. Bu dervişin kolunu kırın" diye emretti.

O sırada kuş, "Aman efendim yapmayın"
diye feryat edince;
Hz. Süleyman, şaşkınlıkla "Ne yapayım " diye sordu.

Kuş, "Kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar"
deyince, Hz. Süleyman "Peki, ne yapalım? " diye tekrar sordu.
Kuşun cevabı ise şöyle oldu:
"Siz bu dervişi, kıyafetinden hırkasından sıyırın ki
benim gibi, diğer kuşlar da aldanmasın!"
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...