Her megaloman hasta fakat her hasta megaloman değildir.

Son yıllarda Türkiye'de hızlı bir şekilde din algıları değiştirilmektedir.

Bir taraftan dini algılar değiştirilirken diğer taraftan da bunlar siyasi hesaplar paralelinde yönetilmeye çalışılmaktadır.

Dini algıların değişiminin ve yönetiminin temelleri, doğrudan Kur'an-ı Kerim'in tahrifine ve yanlış yorumlamalarına dayandırılmaktadır. Dile dayalı tahrifat ve yorumlarla delilsiz bir şekilde alışılagelmişin dışına çıkılarak, 'din budur' denilmektedir.

Bu yıkıcıların en önemli özelliklerinin başında konuşmalarında siyasi muhalefet parti temsilcileri gibi konuşmalarıdır.

Bunlara göre anlaşılan odur ki, geçmişteki İslam alimleri hep yanlış anlamış ve anlatmışlar, bizler de gözlerimiz kapalı olarak uygulayagelmişiz.

Kur'an'da var olan fazlalıkları görememişiz, yapılan yanlış içtihatları fark edememişiz, manasını öğrenemeden fuzuli okumuşuz, mezarlıklarda yatan anne-babalarımızın ve diğer Müslümanların ruhuna beyhude okuyup göndermişiz vesair, vesair…

'Geçmişteki müçtehitler, kitleleri uyutup içtihatlarını din olarak kitlelere kabul ettirmişlerdir' gibi ifadelerle kitleleri ve temiz inançlı Müslümanları allak bullak eden bu Batılı müsteşrikler, geleceğin Türkiye'sinin birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu katletmektedir.

O alimler ki içtihatlarını yaparlarken, 'içtihadımız doğrudur, fakat yanlış olma ihtimali vardır. Aksini söyleyen müçtehit kardeşimizin görüşü yanlıştır fakat, doğru olma ihtimali vardır' ifadelerini kullanmışlardır.

Bugünküler de kendi görüş ve kanaatlerinin yegane doğru olduğu iddiasıyla konuşmakta ve kitap yazmaktadır. Aksini savunanlara da şiddetle karşı çıkmakta ve hatta bazen tekfir etmektedirler.

Acaba eskiler mi, yoksa yeniler mi görüşlerini din olarak kitlelere takdim etmiş ve etmektedirler?

İşte bunlar hem megaloman ve hem de hasta kişilerdir.

Bu hastalık, onların yükümlülüklerini ve cezai ehliyetlerini düşürür. Müslümanların bunlara dikkat etmelerinin gereğine inanıyoruz. Selam ve sevgi ile…