Elim yüreğimde.

Her an karşı siperden bir kara kurşun gelecekmiş gibi tedirginim.

Ölüm beklemek sancılı iş. Korkulu iş.

Sakin ama tedirgin, mütevekkil bir teslimiyet içinde bekliyorum.

Bodrum'dan yazıyorum.

Korku ve endişe içinde depremin bitmesini bekliyoruz.

Böyle bir duyguyu hayatımda ikinci kez yaşıyorum.

Deprem tepemizden vurdu. Şu an pek hasar olmasa da önümüzdeki koca ve karanlık gece, neye gebe bilmiyorum.

Son mu yoksa sonun başı mı ?

Bildiğim ve inandığım tek şey ise depremin bir ceza olduğudur.

Suç ve ceza gibi.

Gittikçe ve her gün biraz daha üstelik kötülüklerimizle artarak çoğalan bir toplumuz.

Çoğaldıkça kötüleşiyoruz. Kötüleştikçe artarak daha çok çoğalıyoruz.

Bu deprem zeytinlerin, ağaçların, ormanların, ayıların, kurtların, kuzuların.

Derelerin, tepelerin, ırmakların, denizlerin göllerin ve dağların intikamıdır bence.

Bu deprem masumiyetin sesi ve haykırışıdır.

O kadar çok can yakıyor ki insanoğlu denilen yaratılmış.

Doğa elbet intikamını alacak. Yakılan anız ormanlarında yanan kirpilerin ve karıncaların kaplumbağaların feryat figanlarını, sizler hiç duymamış olabilirsiniz.

Mezbahalarda türlü işkence ile kesilen hayvanların böğürtülerini sizler hiç duymamış olabilirsiniz.

Kesilen, yakılan, kör edilen, tecavüz edilen hayvanların gözyaşlarını, inlemelerini sizler görmemiş ve duymamış olabilirsiniz.

Şahin avlamak için gözleri oyularak havaya salınan serçenin haykırışlarını da hiç mi hiç duymamış olabilirsiniz.

Bizler görmeyen , duymayan ve söylemeyen insan silsilesiyiz.

Bu ve benzeri depremler Hayırsız Ada felaketi, büyük İstanbul depremlerinin devamıdır.

Ne ilktir ne de son…

Çünkü huzur vermeyen toplumlar, huzur bulmayacaktır asla.

Harun Kolçak da aramızdan ayrıldı.

Vasiyetinde "hayvanları insanlardan daha çok seviyorum" demiş.

Çoğumuzun duymadığı, manalandıramadığı bu cümleyi ben çok iyi bilirim.

Bitmez bu depremler...

SOKAKA HAYVANLARI İÇİN

BİR KAP YEMEK , BİR KAP SU

BİR KALP DE SEVGİ BIRAKIN LÜTFEN...