Fay hatları doğanın egosudur. Enerji birikir derinliklerde birikir birikir… derken bir kırılma, sarsılır dünya zel zel zel… zelzele der halk; dep dep dep…deprem der. Doğanın öfkesini, şiddetini en iyi bilen Japonlar. Yıllardır korumayı başarmıştır kendilerini. Onun huyuna göre yaşama şartları geliştirmişlerdir. Japonya'da her bina doğanın egosuna sakin duruşla karşılık verir. Sakin ve sağlam duruşla öfkesi diner doğanın, boşalır gider biriken enerji kısa sürede.

4 gün önce Bodrum'da komşularımın dehşetini izledim. Doğanın öfkesi karşısında sakin duramıyor, koşuşturuyorlardı sokaklarda sağa sola. Binalarına güvenemiyorlardı çünkü. Bu deprem, Allah'tan İstanbul'da değildi. Yetmişli yıllarda yüksek bina yapımına engel konulan Bodrum'daydı. Yıkım olmadı hiç. İki üç katlı binalara hiçbir şey olmadı. Gelecek kuşaklar adına bu kararı alanların anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Ancak Bodrum'da da çoğu binanın sağlam olmadığını sonradan yaptığım incelemelerde tespit ettim. Uzmanlar sarsıntı süresi kısa olmasaydı çok yıkım olurdu diyor. Bu öfkeye sakin ve sağlam duruş gerek. Acilen deprem bölgeleri haritalanmalı ve buralarla ilgili Bina Deprem Dönüşüm Kanunu çıkarılmalıdır.

İktidar Partisi Çevre ve Şehircilikten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Samsun Vekilimiz Sayın Çiğdem Karaaslan'ın mimarî dehasına güveniyor ve bu konuya dikkatini çekmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız da onun projelerinden övgüyle bahsetmişti. Bu konuyu önemser, hükümetinin benimseyeceği bir proje hazırlarsa tarihe geçecektir. Malî yükü karşılayacak projeler de hazırlamak mümkün. Marmaray'ı, deniz üstüne havaalanını yapan bu yükü de karşılayacak sistemi kurabilir pekala. Konu çok önemli çünkü. İşin şakası yok! Sarsıntıları yani doğanın öfkesini sakin duruşlu binalarımızla yatıştıralım iş işten geçmeden.

Haberlerden duydum ki Ordu Aybastı Kültür Şenlikleri'nde de insan odaklı bir deprem olmuş, medyaya yansıyan bir arbede açıkça görünüyor ekranlarda. İl Emniyet Müdürü ile Büyükşehir Belediye Başkanı kırılmışlar birbirlerine ve insan sarsıntıları olmuş. Üstelik vali ve bakan huzurunda. İkisi de aynı iktidarın görev almalarına aracılık ettiği şahsiyetler.

İnsan egosu da bir fay hattıdır. Kırıldığında öfke, saldırganlık onun ardından da kavga-arbede başlar. Sonuç da hep yıkım olur tabi. Sayın Bakan alanı terk etmiş Vali de Ordu'dan utandım diyor. İşte sonuç bu. Medyaya yansımamış bunun gibi çok olay var. Çatışmanın galibi yoktur diyebilen sakin duruşlu yönetici özlemi içinde halkımız bu yüzden.

Çalışmalarını bir iki yazımda övdüğüm Sayın Enver Yılmaz, protokol gereği bir yanlış oturma nedeniyle egoyu yani fay hattını tetikleyecek uyarı muhatabı olmasa, sağlam bir bina gibi sakin duruşuyla konuyu kapatsa sonra da ilgilinin amirlerine konuyu iletse ne iyi olurdu! Yaşanmazdı bu tatsızlık. 40 yıldır insan eğitimiyle meşgulüm ve protokol sisteminin kibre kaynak oluşturduğunu duyuyor, görüyorum. Kibir Allah'ın düşmanıdır. Yumuşatmak gerek bu sistemi. Çok kalabalık protokol sıralamasına ne gerek? Önemli olan halktan olmak, halka ses olmak, ona alçakgönüllülükle hizmet etmektir. Efendi olmaya değil, halka hizmetkar olmaya geldik demiyor mu sürekli Sayın Cumhurbaşkanımız, halktan büyük güç yok demiyor mu?

Denize niye bütün sular sana akıyor demişler, alçakta olduğum için demiş. Halka hizmet eden dava adamları, deniz derya olsalar ya… Kendileri de hırslarından arınır ve daha mutlu olurlar. Deniz manzarası niye huzur veriyor diye düşünsek diyorum artık(!)