Sivil Düşünce Platformu kurucu başkanıymış; televizyonda 'hoşunuza gitse de gitmese de yeni bir devlet kuruyoruz' demiş. Kimisi duymazlıktan gelmiş, kimisi gülüp geçmiş, kimisi günah savma kabilinden kınamış, kimisi de işin üstüne gitmiş.

Şayet bu sözler Devlet Bahçeli'nin ifadesiyle 'meçhul ve müphem bir müptezelin durduk yere söylediği bir hezeyan' olsaydı biz de Cemil Çiçek gibi 'tarihi gerçeklerden uzak, saygısızca ve nankörce bir ifade' der geçerdik. Ama ya değilse, daha başka örnekleri de olan bu ve benzeri ifadeler, bir üst aklın bir büyük stratejisinin taktik yaklaşımlarıysa ne yapacağız? Sadece sıradan bir kınamayla 'ağzı torba değil ki büzesin, onu ekrana çıkaranlar ve hala siyaset sahnesinde tutanlar düşünsün' deyip geçecek miyiz? Geçebilir miyiz? Unutulmasın ki büyük ihanetler küçük müsamahalardan/hoşgörülerden ya da umursamazlıklardan beslenir.

Yenisini kurmak için eskisinin ya kendiliğinden yıkılmış olması ya da kurucu olduğunu iddia edenler tarafından yıkılması gerekir. Yazılı tarihi iki bin yıl öncesinin derinliklerinde olan bir ulu çınardır Türk Devleti; bir değil bin, bin değil, yüz bin 'meçhul ve müphem müptezel' biraraya gelse onu yıkmaya güç yetiremez. O gücünü şu veya bu efendiden şu veya bu üst akıldan almaz, tarihin derinliklerinden ve milletin üstün değerlerinden alır. Kalbindeki imanından damarındaki kanından alır. Çin'den Adriyatik'e, Rus steplerinden Afrika çöllerine dek hemen her coğrafyada hemen her milletten devşirilen ordular, çok denediler ama başaramadılar. 'Meçhul ve müphem' sözde sivil platform sevdalıları da başaramayacaklar.

Bir şey daha; öyle 16 devlet falan yoktur ortada, sadece bir devlet vardır: Büyük Türk Devleti. Bir tarih bilmezin uydurmasıdır o 16 Türk Devleti sözü. Onlar devlet değil hanedandır. O adı sayılanlar arasında Türk olmayan bir hanedan olduğu gibi olması gerektiği halde olmayan daha onlarca hanedan vardır. Hunlarla başlar bilinen yazılı tarihimiz ve Türkiye Cumhuriyetiyle devam eder. Hiçbiri ayrı değil, her biri diğerinin takipçisi ve mirasçısıdır ve hepsi Türk zincirinin en az diğeri kadar kıymetli ve şerefli halkalarıdır.

Sorun bu 'meçhul ve müphem şahısların bireysel ve anlık hezeyanında' değil, sorun bu hezeyanların bir üst aklın uzun vadeli ve kökü ta haçlı seferlerine dayanan 'Türk'ü geldiği yere geri gönderme projesinin taktik adımları olmasında. Figüranları farkında olmasa da bu böyledir ne yazık ki. 'Akıllı, lafını deliye söyletir' sözü bizim atalarımıza aittir ve hiç de yabana atılacak bir söz değildir.

Sözün özü: Bu vatan Türk vatanıdır, bu millet Türk milletidir, bu devlet Türk Devleti'dir. Ne yıkmaya ne de onun yerine yeni bir devlet kurmaya birilerinin gücü yeter. Bunu; Batı'nın emperyalistleri Sevr'de denedi, cevabını da Türk milleti Sakarya'da, Dumlupınar'da verdi. Bu millet her denemeye misliyle cevap verecek kudrettedir. O kudret de damarlarındaki asil kandadır.