Merhum Erbakan'ı ilk defa Çaykara'da bir kahvede bir sandalyenin üzerinde konuşurken gördüm ve tanıdım.

Yıl 1970 olsa gerek ve ortaokulda öğrenciydim.

Sandalyenin üzerinde halka hitap ederken; 'Mekke'ye gitmek isterseniz Mekke otobüsüne, Paris'e gitmek isterseniz Paris otobüsüne binmeniz gerekir. Ancak bilesiniz ki, Mekke'ye Paris otobüsü ile gidemezsiniz' diyordu.

Kıble denilince, yalnız namaz kılma sırasında döndüğümüz Mekke/ Kabe aklımıza gelmemelidir.

Her düşünce ve eylemimizde Allah'a yönelme aklımıza gelmelidir.

Gözlerimize taktığımız vahiy gözlüğümüzle Türkiye ve dünya siyasetini ve olaylarını okumaktır.

Bu gözlüğümüzle Suriye'yi, Irak'ı, İran'ı, Rusya'yı, Amerika'yı, AB'yi ve dünyayı görüp tarihi birikimimizle yoğurup yorumlamaktır.

Bu arada meydana gelecek sapmaların vahyi değerlerle tolere edilebilir olmasına dikkat etmeliyiz. Buna Müslümanca duruş denilir.

Hangi ideoloji, ekol ve devlet olursa olsun meşruiyet dayanağımız vahiy olmalıdır.

Müslüman şunu bilmelidir ki, her şart ve ortamda vahyi çözüm önerileri vardır. Ve Müslümanlar bunları gözönünde bulundurmalıdır.

Mücadelesinde İslami duruşu koruyamayanlar hiç kimseyi kurtaramazlar. Çünkü bu duruş, davaya iman duruşudur. Önce iman sonra amel gerekir.

İmanın önüne geçen amel er ya da geç tökezlemeye mahkumdur.

Karanlıkta ıslık çalmak, yiğitliğin değil, korkaklığın işaretidir. Müslümanlar sağlam pusulanın rehberliğinde yeniden ayağa kalkmalı ve yürümelidir.

Ve kıblelerini şaşırmadan yürümelidirler.