En az kırk,-kırk beş yıllık süre içinde, küresel ısınma ve bunun ortaya koyacağı iklim değişiklikleri ile ilgili olarak çok sayıda konferans verdim, seminerlere ve panellere katıldım. Dinleyicilerimden edindiğim bilgilere göre; ilk yıllarda büyük bir çoğunluk bu konulara inanmıyor, kimileri de acaba diye bakıyorlardı. Bilim adamlarının ve bizlerin ifade ettikleri hususlar bir bir ortaya çıkmaya başlayınca, inanmaya başlanıldı; fakat bunlara tabii afetler kavramı içinde yer bularak bu şekilde ifade edilmeye başlanıldı. Bilim adamlarının da ifade ettikleri gibi, korkarım kıyameti, dünya üzerinde yaşayan insanlar ortaya koyacaklardır. Her an daha fazlasını, daha fazlasını istemeyi anlamak mümkün değildir. Bu bakımdan insan kendi zevalini kendi eliyle hazırlayacaktır ve bunun için de büyük çaba saf etmektedir.

Kyoto şehrinde yapılan toplantıya, 178 ülke katılmıştır. Bu toplantıda ortaya konulan 'Protokol'e göre, karbondioksit salımı ile ilgili olarak emülsiyon miktarlarının azaltılması istenmişti. 2010 yılı itibariyle 191 ülke bu protokole uymayı taahhüt etmelerine rağmen; en fazla miktarda enerji kullanan, dolayısı ile, atmosfere fazla miktarda karbon dioksit salan başta ABD, Çin, Rusya gibi ülkeler bu 'Protokol'e uymayacaklarını beyan etmişler ve elan da bu karalarını sürdürmektedirler. Bu ülkeler arasında tam bir mutabakat sağlanmış değildir.

Atmosferdeki karbondioksit miktarı ile küresel ısınma arasında büyük bir ilişki bulunmaktadır. Bunun yanında sprey, deodorantlar, soğutucularda kullanılan gazlar, motorlu araçların egzoz gazları, azot oksitleri, sanayileşme ile bacalardan çıkan gazlar, atmosferin üst katmanındaki, ozon miktarının azalmasını ortaya koymaktadır ki, buna ozan delinmesi adı verilmektedir. Atmosferdeki ozan tabakasının deliği giderek büyüdüğü de her yılki ölçümlerle ortaya konulmaktadır. Bunun yanında ormanların tahrip edilmesi, ozon deliğinin büyümesini ortaya koymaktadır. Ozon, Dünya'nın koruyucusudur. Şunu açık olarak belirtmek gerekir ki, Sibirya, Uzak Doğu ve Güney Amerika'daki Amazon ormanları sanayi kuruluşlarının bacalarından çıkan, kükürt dioksit gazları ve azot oksit gazlarından etkilenmektedir. Özellikle gelişmiş ülkeler, üzerinde yaşadığımı planetin bütün varlıklarını nasıl tüketiriz çabası içindedir.

Samsun'a ilk geldiğim 1980'li yıllarda kurduğumuz bir dernekle, Dünya Harikası Bafra balık göllerindeki arazi yağmasına karşı çıkmaya çalıştık. Fakat, 1980 darbesinin akabinde, nerede ise derneği kapattıkları gibi, nelerin olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Bir de bunlara ilave olarak, oradaki köylüleri de sizleri de buradan çıkaracaklar diye provoke etmişlerdi. Bugün, yani aradan 37 yıl geçtikten sonra, oradaki yapılaşmaya son verilmiş ve kanunsuz yapılar yıkılmıştır. Elbette, oraya bina yaparak milyonlarca lira ödeyenler zararlı çıkmışlardır. Şimdi hak yerini bulmuş diyemiyorum. Zira, bilimsellikten ayrılmadan, bilimin gösterdiği yönde hareket edilmesi ile ülkemiz karlı çıkacağı gibi, vatandaşlarımız da zarar görmeyeceklerdi. Nasrettin Hoca'nın testi ile su getirmeden önce, çocuğun kulağını çekmesi, elbette bizim kulağımıza küpe olmalıdır. Eğer popülizm ile işleri yürütecek isek, elbette bilime ihtiyaç olmayacaktır. Bunun yanında, bilim insanlarının ortaya koyduğu fikirler, öncelikle kabul edilemez şekilde ortaya çıkabilir. Bunun için hep, Galileo Galilei (1564-1642) 'yi örnek olarak veririm. Tezinde dünya üzerinde tek başına olmasın rağmen, o haklı çıkmıştır. Dünya'nın sonu gelince 'Durdurun Dünya'yı inecek var' diyemezsiniz. Saygılarımla.