Cömertlik değil, o kesin, ama sadece israf da değil, toplumun tüm dengelerini altüst eden ve birçok kurumun bu arada toplumun da geleceğini ipotek altına sokan bir sorumsuzluk. Bir har vurup harman savurma üstelik de el kesesinden; dahası 'tüyü bitmedik yetimin de hakkı olan beytülmalden', devlet kesesinden.

Türk futbolunu yönetenlerin ya da yönettikleri söylenenlerin namuslarına emanet edilen paraları transfer adı altında çarçur etmelerinden bahsediyorum. Bunu yaparken yarattıkları sahte şöhretlerle toplumun tüm değerlerini ayaklar altına aldıklarının farkında olmayan ya da farkında olmalarına rağmen hiçbir şeyi umursamayan insanlara bir an önce dur demenin gereğini vurgulamak istiyorum.

Galatasaray 1972-73 sezonundan 1986-1987 sezonuna kadar tam on dört yıl şampiyon olamadı. Ve o sürede sadece üç başkan görev yaptı hem de efsane üç başkan; İşadamı Selahattin Beyazıt, Prof. Dr. Mustafa Pekin ve Prof. Dr. Ali Uras. Ne isyan çıktı ne taraftar kulübüne küstü. Bırakın isyanı bir çıt bile çıkmadı. Çünkü kulüp kurumsallaşıyordu; Hasnun Galip Sokağı'ndaki binaya Kuruçeşme, Florya ve Riva ekleniyordu. Futbolda şampiyonluk bir türlü gelmiyordu ama baskette ve voleybolda da kupalar Hasnun Galip'teki müzeye taşınıyordu. Alp Yalman'ın hem şampiyonluklara abone olmuş hem de banka hesabı kabarık olarak bıraktığı Galatasaray, bugün hem başarıya hasret hem de borca batıksa bunda en büyük sorumluluk, kazanmadan harcayan yönetimlerindir.