ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, "Uluslararası
Dini Özgürlükler" raporunda;
"Türkiye'de Sünni olmayan
Müslümanların,
gayrimüslimlere
verilen yasal
hak ve dini özgürlüklere sahip olmadığı"
belirtiliyor...
Bizler; bunun ne anlama geldiğini
40 yıl önce
Kahramanmaraş ve Çorum'da
canlar vererek
öğrendik...
ABD, bu kadar dini
özgürlüklere
düşkünse;
Filistin'de
İsrail zulmü altında inim inim
inleyenleri,
Çin'in Özerk Uygur Bölgesi'ndeki
dini vecibelerini
yerine getirdiği için işkence
görenleri,
neden "insan" yerine
koymuyor?..
Arakan'da, Budistlerin
diri diri
yaktığı
Müslümanlara
uygulanan vahşetten
neden söz etmiyor?..
Arakan'da
Müslümanlara
konulan insanlık
dışı yasaklara
bir baksalar ya!..
*Müslüman, bir köyden bir köye izin almadan gidemez. İzinsiz giderse, 7 yıl hapis cezasına çarptırılır.
*Müslüman evlenmek isterse, 500 dolar ödeyip başvuracak ve 3 yıl bekleyecek. Uygun görülürse evlenecek.
* Müslüman, iş bulup çalışamaz. Ama Budist bir vatandaşın tarlasında 'ücretsiz' çalışmak zorundadır.
*Müslüman, motorlu hiçbir araca binemez. Bisiklete binebilir.
* Müslüman, sahip olduğu tavuk için dahi vergi öder.
* Müslümanın 'eğitim alması' yasaktır. Arapça bir sayfa, bir kağıt bulunursa hapis cezası alır.
* Müslüman, memur olamaz ve resmi binalara giremez.
* Bir Budist, bir Müslümanı öldürürse işleme tabi tutulmaz. Öldürmüşse veya tecavüz etmişse veya dövmüşse haklı sebebi vardır.

Türkiye'de bir kısım
insanın
"mezhepçilik"
yapması;
sağduyu sahibi
hiç kimsenin
kabul ettiği
bir durum değildir...

Alevilerin haksızlığa
uğradığını savunan
ABD,
iftiraya uğrayan ve onuru için
intihar eden Dnz.Yarbay Ali Tatar'ı
bu ruh haline
sürükleyenlerin
kendi himayesindeki
FETÖ'cüler
olduğunu ne çabuk unutmuştur?..

ABD'nin,
"İkiz Kuleler Operasyonu"ndan
sonra bütün Müslümanları
"Terörist" ilan edip,
Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeleri
nasıl esaret altına aldığını
ve adeta haraca bağladığını
bilmiyor muyuz?..

Amaç, Türkiye'yi
bir kardeş kavgasına sürüklemek
ve bölmektir!..
Biz, başka ülkelerden
nasihat almamayı ve onların emellerine uygun
işler yapılmaması gerektiğini
Mustafa Kemal Atatürk'ten öğrendik...
Atatürk, 6 Mart 1922'deki
TBMM kürsüsünden
aynen şöyle demişti:

'Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!'

Anadolu topraklarında;
Alevisi, Sünnisi, Musevisi Hristiyanı, Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkesi,
Gürcüsü, Arabı, Boşnakı, Pomakı ve Rumu, Ermenisi ile
birlikte Türkiye olmanın
onuruyla ortaya çıkan
bir "Mozaik" değil,
"Ebru" olduk!..
Mozaik parçaları
değiştirilebilir
ama ebruya
dokunduğunuzda
bütünlük
bozulur!..
Aklı başında
hiç kimse; bu ülkede
devletin ve milletin
bekasına
hizmet eden,
gelişmişliğe ve kalkınmaya
omuz veren
ve birlikte
yaşamanın hazzını
duyanların
ne dini ne de etnik kimliğine
bakmıştır!..
Çünkü, bizim için asıl mesele,
bu ülkeye sevdalı olmaktır...

Şeytanın dahi aklına gelmeyecek
provokasyonlarla,
bu millete büyük acılar
yaşatanlara
fırsat vermemek için
"Oyuna gelmek yok"
diyorum...