Kudüs, yalnız Arapların ya da Türklerin değil, tüm dünya Müslümanlarının ve hatta insanlığın ortak davasıdır.

Kudüs'ün, toprağı ile birlikte davasını da ilhak etmeye çalışan ve yaptığı icraatlarla kendisine ait olduğunu ilan eden İsrail Devleti, yalnız kendisine değil, tüm insanlığa ve Kudüs'ün kutsallığına da ihanet etmektedir.

Müslümanlar bu ihaneti ortadan kaldırabilmeleri için Kudüs davalarını inanç ve strateji yönünden yeniden inşa etmek zorundadır.

Kudüs davası, Müslümanlar için bir iman ve namus davası olarak kabul edilmelidir. Yeniden bu temeller üzerinde inşa edilmeyecek bir Kudüs davası olmaz, olsa da başarı sağlanamaz.

Kabe'nin İbrahim(as) makamından ve Hacer-ülesved taşından başlayıp Medine'deki Kubbet-ülhazrayı takip ederek dünyaya yayılan bir dava stratejisi ile şekillenecek bir Kudüs davasına ihtiyacımız vardır. Bu dava, aynı zamanda bir insanlık barış davasıdır.

Kudüs'ün tutsak olduğu bir dünyada barışın olmayacağını yalnız Müslümanlar ya da İsrail değil, bütün insanlık bilmelidir.

Bu davada üzerinde yürüyeceğimiz iki önemli ayağımız olmalıdır:

Bunlardan biri ihlas ve samimiyet, diğeri ise ittifaktır.

Günümüzde İsrail'in başarısının sırrı, samimiyetinde ve ittifakında olduğunu unutmayalım. Müslümanların başarısızlığı da bunun ihtilaflarında ve samimiyetsizliğindedir.

Bunun için de Sayın Cumhurbaşkanımız, 'Kudüs davası bir imkan işi değil, iman işidir' demiştir.

Bu konuda Bediuzzaman Hazretleri şöyle demiştir:

'Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hak'ta bilmelisiniz. Evet kuvvet hak'tadır ve ihlastadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları için de gösterdikleri ihlas ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar.( Lemalar-161).

Ehl-i dalaletin zilletindendir ittifakları, ehl-i hidayetin izzetindendir ihtilafları. Yani ehl-i gaflet olan ehl-i dünya ve ehl-i dalalet, hak ve hakikata istinat etmedikleri için zaif ve zelildirler. Tezellül için kuvvet almaya muhtaçtırlar. Bu ihtiyaçtan, başkasının muavenet ve ittifakına samimi yapışırlar. Çünkü samimi bir ihlas, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet ihlas ile kim ne isterse Allah verir.'(Lemalar,150).

'...Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokatını yemeye müstehak olmuştur.

Fakat bu Filistin meselesinde hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil belki enbiya-i beni İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması ciheti ile bir cihette bir ehemmiyetli hissi milli ve dini olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.' ( Şualar 507).

Peki, yolumuzun işaret taşları nelerdir? İnşallah başka bir yazımızda diyerek selam ve sevgilerimizle…