Henüz beş altı yaşlarında küçücük çelimsiz ve hastalıklı bir çocukken başlamıştı sıra dışı hayatına.

Ninesi dağ bayır keçi güdüp kendi sardığı sigarasını tellendirirken, Türkan'ı da yoldaş ederdi yanık türkülerine.

Yaprakların üzerlerinde bulduğu suları kaya oyuklarına doldurup kurda kuşa su içsin diye biriktirmeyi de tütün kokulu Havva ninesinden öğrenmişti ilk kez.

Ninesi tütününü hep içti. Ölene dek içti.

Türkan da savrulan dumanlarda çocuk olmayı özledi. Çocuk olamadan büyüdü.

Zaman zaman ninesinin tütünü bile çalıp içti. Keçi sürüsü ile dağ , tepe güneş altında gezer , çok acıkırsa keçinin memelerine yapışıp süt bile içerdi.

Ninesi ardından bağırırdı ." Gözün kör olmasın eşek sıpası, seni yakalarsam zeytin ağacına bağlarım. " derdi.

Kim bilir zeytin ağaçları ile dostluğu belki de o günlerden kalma idi.

Havva ninenin anasına bağırışları da hala kulağında çınlar.

"Gelin; hayvanları gölgeye aldın mı ? Güneş tepede çabuk ol ! "

"Gelin köpeğin tepitini ( Eskiden köpekler için pişirilen kepek bazlaması ) pişirdin mi?

Kız çocukların oyuncakları genelde bebek , beşikler bitmek tükenmek bilmeyen evcilik oyunlarıdır. Türkan'ın ne bebeği oldu ne de beşiği.

Hayat , herkese eşit ve adil davranmıyor. Türkan'ın oyuncakları katır, eşek , keçi ve ineklerdi. Hasılı Türkan hiç evcilik oynayamadı. Zaten tek bir arkadaşı vardı.

Tütün kokulu Havva kadın...

Dağlarda keçi güderken bugün bile nerede olduğunu anımsadığı dev mağaralar vardı.

Mağaraların tepesinden damlayan suyu ziyan etmezlerdi. Ninesi hemen elleri ile bir çukur kazar orayı geniş bitki yaprakları ile döşeyerek küçük havuzcuklar yapardı.

"Nine ! ne yapıyorsun" diye sorduğunda ; "Su biriksin de kurtlar, kuşlar içsin "

diye yanıtlardı Havva nine.

Eski zamanların çocuğu idi o... Kah aç kaldı , kah hasta ve çelimsiz oldu.

Gene de bu kara, kavruk küçük Yörük kızı mutlu olmayı bildi.

Bazen onu tepen bir katırın sırtında...Bazen bir zeytin ağacının tepesinde.

Bazen de bir dilim kuru ekmeği çiğ keçi sütüne katık ederek büyüdü.

Babası varken babasız büyümesine karşın hayattaki en önemli şeyi öğrendi ninesinden.

Sevgiyi ve merhameti küçücük kalbinde yeşertti.

Hayat onu hep çıkmaz sokaklara attığında yine de yolu buldu.

Dünyayı dolaştı gezdi gördü. Hindistan'da küçük çocukların dramlarına şahit oldu onlarla acıları paylaştı.

Neşteri elinden hiç bırakmadı. Gördüğü her yarayı deşip irinini akıttı.

Ben , bu yazıları yazarken o elinde neşter dağ bayır yine geziyor.

Tüm çöplükler, Türkan'ın mekanı. Onlarca köpeği toplayıp kısırlaştırma yapıyor ekibi ve vet hekimi ile.

Burdur Yeşilova köpekleri de bir bir ellerinden geçiyor bu güzel ekibin.

Burdur Gölhisar hiç veteriner hekim girmemiş belde.. Hayvanlar hasta ve onlarca yavrulu.

Zavallı bedenleri ile yine de hayata direnmeye çalışıyorlar.

Devletin resmi görevi ve programı olması gereken kısırlaştırma işlevini Türkan yapıyor.

Ondan desteğini esirgemeyen Ortaca Belediye Bşk. Sayın Hasan Karaçelik .

Dalaman Belediye Bşk. Sayın Muhammet Şaşmaz.

Vet. Hekim Mustafa Cihan, tekniker Bekir Karakartal , Haydos bakım evi teknik elemanı

Ersin Özyer...

Size tek bir sözüm var. "Tanrı sırtınızı hiç yere getirmesin. Yolunuz hep açık olsun."

* * * *

Şu an vizyonda olan bir film var. MEZARCI...

Bence filmin oskarını raşitik, çarpık bacaklı Türkan'ın eğittiği yaşlı Karabaş almalıydı.

Karabaş'la Türkan'ın yolu elbette bir ormanda kesişmiş.

Beş yıl önce Haydos bakım evi yakınlarındaki bir ormana atılmış Karabaş.

Doğuştan engelli kulakları kesilmiş , dev cüsseli bir Kangal köpeği

Onu bulduklarında bir deri bir kemikmiş Karabaş.

Havva nineden öğrendiği tepit ve sütle beslemiş Türkan onu.

Filmin yönetmeni Talip Karamahmutoğlu Karabaş'la göz göze gelince olan olmuş.

Bizim Karabaş, bir kuru kemiğe fit olup imzayı basmış.

Geçenlerde filmin galasına Türkan ve Karabaş beraber katıldılar.

Film şu an vizyonda ve tüm sinemalarda oynuyor.

Başka bir ülkede yaşamış olsa idi Türkan Dağdelen...

Dokuz sütuna manşet olup heykelleri dikilirdi.

Herkesin yitip giden bir öyküsü var bu hayatta...

Türkan'ın öyküsü ise biçare ve kimsesiz hayvanlar üzerine kurgulanmış.

Bir elinde neşter...Öbür elinde tepit ekmeği...

Ekmek tutan o elleri öpülesi...

Sevgi ve merhamet dolu yüreği ise görülesi ...

YAZIN KOYACAĞINIZ BİR KAP SU ;

SOKAK HAYVANLARI İÇİN YAŞAMDIR.

YAŞAMA DESTEK VERİN LÜTFEN